Bir televizyon kanalım olsa, o görüntüleri her gün yayınlardım.
Hani Başbakan Davutoğlu’nun Şubat sonundaki Bingöl ziyaretinde sevgi evinde Erkan’la satranç oynarkenki görüntüleri...
O muhteşem tabiiliği. Erkan’ın;
- Şu Hoca’ya bak yaaa, deyişini...
Etrafta Başbakan’ın eşi Sare Hanım var, Aile ve Gençlik Bakanları var ve sevgi evinin çocukları var... Herkes resmiyetten çıkmış ve müthiş sevgi iklimi yaşayan bir aile ortamı içine girmiş. Kahkahalar kopuyor sınırsızca...
Başbakan’la 12 yaşındaki Erkan’ın çak yapışları...
Mağlup olmuş bir Başbakan’ın Erkan’la kucaklaşması...
Her karesi, her diyalogu sevgi tomurcukları saçan beş-on dakikalık görüntüler...
Burası Bingöl. Her gün acı haberler aldığımız bir vatan parçasının ortası.
Başbakan ancak kendi çocuklarıyla da böyle kendinden geçiyordur herhalde diye düşünüyorsunuz.
O görüntüleri seyrederken nasıl duygulandığımı anlatamam.
***
Önceki gün Silopi’deydi Başbakan.
İran’a gidecekti.
Ama uçağa bindi ve “Ver elini Silopi” dedi.
Günlerden Cuma idi. Cuma namazı neden Silopi’de kılınmasındı. Silopi kısa süre önce terörden arındırılmıştı. Şehrin yeniden imarı - inşası - ihyası gerekiyordu.
Başbakan’ın uçağı bir süredir uçuşa kapalı olan Şerafettin Elçi Havaalanı’na indi. Cuma namazına yetişildi. Başbakan’ın yanında 7 bakan, iki genel başkan yardımcısı vardı.
Hutbeyi Diyanet İşleri Başkanı Görmez Hoca okudu. Öz itibariyle”Evlerden evlere merhamet şebekesi taşıyalım” dedi.
Namazda Başbakan’ın yanı başında bölge insanının en tabii kıyafetleri içinde 77 yaşında bir mü’min vardı. Başbakan’la musafaha ederken gözyaşlarına boğuldu. Yüreğinden şu kelimeler döküldü: “Bizi buralarda yalnız koymayın.”
Cuma sonrası sokaklarda Silopililerle kucaklaştı Başbakan. Okul ziyaret etti, çocuklarla selfie yaptı. Esnafı selamladı. Halka şöyle seslendi:
“Bilinsin ki bugün bütün Türkiye’nin yüreği Silopi’yle, Cizre’yle, Sur’la atıyor. En kısa zaman içerisinde Cizre ve Sur’a da gideceğim. Silopi’de de acı günler yaşandı. Biz bu acıları sarmak için devletimizin şefkat elini milletimizle birlikte burada hissettirmek için çok kapsamlı bir çalışma içindeyiz. Teröristler kudretimizi test etmeye kalktı ve gördüler ki devletimizin milletten kaynaklanan kudreti her şeyin üstesinden gelir. Şu anda da şefkat vaktidir.
“Onlar tahrip etmeye gelebilirler, biz inşa etmeye geliyoruz. Onlar gönülleri yıkmaya geliyorlar, biz gönülleri birleştirmeye geliyoruz. Onlar dışarıdan aldıkları talimatlarla bu ülkeyi ateş çemberinin içine sokmaya çalışıyorlar, biz gönlümüzden, tarihimizden ve milletimizden aldığımız talimatla bu ülkeyi ihya ederek, ebedi kardeşliğimizi her an yaşatmak üzere gayret etmeye geliyoruz.”
Yazılarımı takip edenler bilir, çok eskilerden beri Diyarbakır Ulu Camii’nde, bir Bayram namazında Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın yan yana namaz kılmalarını hayal eder dururum.
Geçenlerde Mardin gezisinde gördüm, Cuma sonrasında Davutoğlu’nun nasıl halkla sarmaş dolaş olduğunu. Şimdi Silopi’de o gönül ferahlatan manzaralar var. Bir ara sayın Gül zamanında “Cumhurbaşkanı Van sokaklarında dolaşsa ve çocukların başlarını okşasa” diye yazmıştım.
Çok acılar yaşıyoruz ama işte, bir yandan da sevginin, şefkatin, rahmetin dili devreye giriyor.
Bu toprakların tabii hali devreye girdiğinde insanlar o kadar güzelleşiyor ki...
Ne olur hep birlikte bu güzelliği çoğaltmak için çaba sarf edelim.
Bir iki cümle ile de Diyarbakır’da HDP’lilerin “organize ettiği” Cuma namazına temas edeyim. Demirtaş’ın namaz sırasında iken fotoğrafları yansıdı. Ne diyeyim, iyi oluyor, Kürt halkı HDP’lileri en azından Cuma’dan başlayarak namaza alıştırıyor. Mü’min Kürt halkına kalbi selamlar...