Erzurumspor, şampiyonluk iddiasındaki G.Saray’ı yenecek bir performans gösterdi. Önemli pozisyonları vardı. Hatta öyle ki; G.Saray daha önce, “Bu maçtaki kadar baskıya maruz kalmamıştı” bile denilebilir. Dadaşlar, Cim-Bom’un canına okudu. Stadı başlarına dar etti.
Ortada böyle bir gerçek varken; dün gazeteleri okuduğumda, Erzurumspor’un becerisini nakledenlerin yok hükmünde olduğunu gördüm. İnsan üzülmüyor, hatta kızmıyor değil... Hak edene hakkını vermek, takdir etmek ve gelecek için onlara moral vermek niye bu kadar zor?
Türk medyasının, 3 büyüklerin haklarını gözetmek, korumak ve sağlama almak için gösterdiği inatçı çaba; temelde basın etiğine uyar mı?
***
Gazete ve televizyonların “Onların taraftarı çok, benim de müşterim çok” mantığı ile, her konuda onları haklı görmesi doğru ve mantıklı bir davranış mıdır?
Medyanın, onların çıkarlarını sürekli gözetmek gibi bir misyonu varmışçasına yayın yapması; “Tarafsızlık” ilkesini paramparça etmiştir. Tamam, taraf tutsunlar da; arada bari gerçekleri görsünler. Küme düşmeme mücadelesi veren bir takımın, şampiyon adayını baştan aşağı silkelemesine aferin demeyi de akıllarına getirsinler. Yok farzettiklerimiz de iyi işler yapıyor.
***
Onlara karşı bu kadar fanatik, dar çerçeveli, haktan uzak tavırlar; Türk futbolunun yıllardır bir türlü silkinemeyişinin temel nedenidir. G.Saray’ı koru, gözet, tut, okşa, kimseye ezdirme ama; çabasıyla aferini hakedenlere de arkanı dönme.
Yalnız G.Saray değil, F.Bahçe ve Beşiktaş’a da benzer vıcık yalakalıklar yapılıyor. Değişen ne? Hiçbirşey!...
Avrupa kupalarında, eski tarihlerdeki başarısız/teslimiyetçi/utandıran tablolara yeniden döndük. Gittiğimiz yol, yol değil.
O zaman ya baktığın yeri değiştir ya da bakışını... Belki umut oradadır.