Uzun zamandır, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı ile beraber, yeni analiz ve okumaları da devreye sokmaktayız. Tabii ki küresel sistemde büyük çatışmanın tam ortasındayız. Yeni düzen kurulma aşamasında ve Çin, bu yeni kurulma sisteminde ciddi bir taraftır. Hatta o kadar önemli noktaya dönüştü ki, asırlık Anglo Sakson ittifakının bile çatırdamasına neden olacak içeriktedir.
Çin küresel güç olma yolunda yürürken etnik temizleme siyasetini de elden vermedi. Uzun yıllardır Doğu Türkistanlılara uyguladığı sert ve yok edici politikaların çok nedenleri vardır. En önemlisi ise büyük İpek Yolu hattı üzerinde Doğu Türkistanlı Müslümanların varlığı ileride Çin için ciddi engel anlamı taşımaktadır. Doğu Türkistan’ın haritadaki yerleşimine baktığımızda ve Çin’de yaşayan Müslümanların yaşadıkları bölgeleri dikkate aldığımızda, zorunlu göç politikalarının anlamı ortaya çıkıyor.
Merkez Asya’ya açılan kapı olarak okursak bu coğrafyayı, o zaman Müslümanlara yönelik zulmün içeriğini anlamamız açıktır.
Herkesin kafası ticaret savaşlarına karışmışken, Çin ise bu fırsatı Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin varlığını ortadan kaldırma yolunda hamlelerini artırmaya başladı. ABD’nin Çin üzerine kurguladığı oyun içinde, Uygurlu kardeşlerimizin sorunlarını kullanmak gibi fırsat kovalama hevesi olabilir ve bu zaman zaman devreye sokulmuştur da! Lakin “ABD bu durumu kullanacak” diye, Çin’in Uygurlu Müslümanlara yönelik “yok etme” adımlarını görmezden gelmemiz mümkün değildir.
Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi, hatta daha da ileriye geçip Doğu Türkistanlıların da sorunlarının çözülmesine yardım edecek mertebeye çıkması, arzu edilendir. Çin uyguladığı zorlamaların hepsine baktığımızda, nedense Stalin döneminde Müslüman ve Türklere uygulanan politikaları düşünmeden geçemeyeceğim! Yerlerinden etme, göçler, sürgünler, okumuş yazmış nesli kurşuna dizme, tüm bunları şimdi Çin, ortalık başka konulara odaklanmışken, yapmakta olduğu başka bir anlamı da devreye sokmakta.
Çin için yeni İpek Yolu hattı uzun vadeli yaşama sebebidir. Lakin bu büyük proje devreye girdiğinde, güzergâhı ve geçit hatlarının nerelerden olacağını da şimdiden düşünmekte. Doğu Türkistan, “Büyük Türkistan hattının” en önemli halkasıdır. Merkez Asya, Orta Asya ve elbette Türkistan... Bu hat, sadece Çin’in arzu ettiği ve kontrolü tek başına kendi elinde tutabileceği bir coğrafya değildir. İşte bu nedenle bu hattı sadece Çin değil ABD’de terör yuvası olarak dizayn etmek istemekte. Çin “kendi profilindeki halkalarla dizayn etsin” diye, bu hattı kendince dayatmaca “DEAŞ’lı Uygurlar” tanımı ile süslemekte. ABD ise “İpek Yolu hattını bypass etsin” diye, bu coğrafyada DEAŞ’lılarla Taliban’ı karşı karşıya getirmek istemekte. Uzun lafın kısası bugün Çin’in Uygurlu kardeşlerimize uyguladığı politikaların topyekûn hepsini DEAŞ’la mücadele konsepti gibi okuyamayız. Çünkü DEAŞ’lı tanımı topyekûn Uygurlu Türklerin bu coğrafyada hak ve söz sahibi olmaması için uydurulan hamledir. Teröristle tabii ki mücadele edilecek! Hangi dinden ve kimlikten olursa olsun terörle mücadele insanlık için şarttır. Lakin göz göre göre bu bahane ile Uygur Türklerine yönelik uygulamaları terörist damgası ile süslemek büyük oyunun bir boyutudur ve Müslümanlara karşı atılan adımlardır.
Ne Çin, ne de ABD; ikisinin arasındaki büyük savaşın kurbanı olarak Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin üzerinden oyun kurulmasına ve olup bitenlerin “gerçekte ne olup, olmadığını görmek için” Türkiye’nin de içinde bulunduğu sivil harekete kapı açılırsa, gerçekleri görmüş olur ve siyasi motifin olup olmadığını meydana çıkarmış oluruz. Eğer Çin gerçeklerinden emin ise, bu konuda inisiyatif de Çin’in olmalı...