Muhalefeti hep eleştirecek değilim ya, bugün de övgülerim CHP’ye ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na...
Kendi hesabıma, CHP’nin son seçim öncesindeki hesap hataları konusunda üzerime düşen görevi yaptım; uyardım, eleştirdim, yanlışa düşmemeleri için hayli satır karaladım...
Üç oy daha fazla alacağım diye ayakta kalması imkânsız ittifaklar peşinde koşması yanlıştı CHP’nin... Seçim kampanyasını bütünüyle Tayyip Erdoğan aleyhtarlığı üzerine inşası da... Hele yasadışı ses kayıtları ve tapelere bu denli bel bağlanması, Kılıçdaroğlu’nun Meclis’teki grup toplantısını ‘yasak yayın kürsüsü’ haline dönüştürmesi çok vahim bir hataydı...
“Doğrusunu biz biliriz, Tayyip Erdoğan’ı yerinden etme hamlesi başarılı olacak, seçimi beklemeden kaçacak” diyenlerin görüşü sonuçta hâkim oldu CHP’ye... Makul eleştiriler ‘düşmanca’ sayıldı...
Seçim, öncesinden farklı olmayan bir tablo ortaya çıkardı; CHP’yi bu sürecin mağlubu yaparak...
Oylarında düşme olmasa, hatta birkaç kentte bayağı destek artışı yaşansa bile, gidenlerle yeni gelenlerin oy dengesi CHP’nin aleyhine sonuçlandı.
“Bunun neresi övgü” demeyin, onun sırası şimdi: Kemal Kılıçdaroğlu yenilgiyi galibiyet gibi gösterebilir, lider ya, kulağı üzerine yatıp yoluna devam edebilirdi; öyle davranmadı CHP lideri... Yanlış yapıldığını kabul etti ve kampanya sırasında ön plana çıkan birkaç arkadaşıyla yollarını ayırdı: Genel sekreter yönetimden gitti; kaset ve tape meraklısı genel başkan yardımcısı da...
Faturayı kesmekte gecikmedi Kılıçdaroğlu... Bu davranışının yararını görecektir...
Herkes hata yapar, yapabilir; bireyler de, kurumlar ve örgütler de... Hatta manevi ağırlığı olduğuna inanılan kişiler ve cemaatler de... Önemli olan bireyler ve kurumların işlenen hatalara karşı davranış biçimidir. Hata yapıldığı kabul edilecek mi, edilmeyecek mi? Kabul edildiği taktirde, hatalı davranışlar cezasız mı bırakılacak?
Ceza mekanizması çalışmayan sosyal yapılarda hatanın faturası —hiç günahı bulunmasa bile— en tepeki kişiye çıkar...
Ak Parti ve Tayyip Erdoğan hatalar konusunda hep yapılması gerekeni yaparak bugünlere geldi. Son seçim kampanyasında, Ak Parti karşıtı cephenin propaganda hamlesinin nerede yoğunlaşacağını iyi hesap etti Tayyip Erdoğan ve usta manevralarla hamleyi en az zararla savuşturmayı başardı. Şimdi bile aynı konuda akıllıca davranıyor ve kendini makul savlarla savunamayana sahip çıkmayacağını belli ediyor...
MHP’de de ayaklar yere basmaya başladı. İlk işittiğinde şiddetle karşı çıktığı ‘CHP ile ortak aday’ teklifini, şimdilerde, kavramın adını değiştirerek kendisi sahiplenmeye başladı MHP lideri Devlet Bahçeli...
Siyaset böyle bir şey işte... Tıpkı iş hayatının içindeki çıkarlarını iyi hesap eden insanlar gibi, siyaset adamları da kayıplarını kazanca dönüştürmenin yolunu kolayca bulabiliyor.
Hantal davranan, inatçılık yapan, etrafındakilerin ‘Sen hata yapmazsın’ gazına gelen bireyler ve örgütler ise...
Kaybetmeye mahkûmdur.
Son yerel seçimin tek kaybedeni CHP değildi, başka yenilenler de var; ama onların süreci hâlâ yanlış değerlendirdiği anlaşılıyor: Eski meydan okumalar... Hiçbir şey olmamış gibi afra tafralar...
Yenilgide payı olanları yönetimden alan CHP’nin tersine, yanlış yollara sürükleyerek koskoca yapıyı uçuruma sürükleyenler oralarda taltif bile görebiliyor...
Doğru olan, CHP ve Kılıçdaroğlu’nun davranışıdır...