Ağustos ayı Türk tarihi için altın sayfalarla dolmuş, zaferlerin anıldığı bir aydır.
Otlukbeli, Çaldıran, Mercidabık, Malazgirt, Mohaç, Niğbolu, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz gibi birçok tarihi zafer bu ay da gerçekleşmiştir.
Ağustos ayının özel anlam taşıdığı bir başka noktada Türk Silahlı Kuvvetleridir.
Tüm ordunun, a dan z ye bütün askeri personelin ilk kez rütbe aldığı, terfi, emeklilik gibi birçok hayati kırılmanın yaşandığı süreçtir Ağustos.
Eski bir asker olarak ben de mesleğe teğmen rütbesi ile 30 Ağustos 1986'da başladım, yine 30 Ağustos 2010'da da kendi isteğimle emekliye ayrıldım.
Yani mesleğe başlangıcımız bugün iç siyasete polemik konusu yapılan teğmenler gibi oldu.
Rüya Gün 30 Ağustos...
Bir Harbiyelinin en büyük rüyasıdır omuzlara o yıldızları takmak, beline omzuna o sırmaları, kılıcı kuşanmak, şapkadaki siyah sakındırağı sarı sırmaya çevirmek.
Yaşanan heyecanı anlatmaya şu cümleler yetecektir diye düşünüyorum.
Tören günü giymek üzere kılıçlar, sırmalar öğrenciye dağıtıldığında her Harbiyeli onu defalarca giyer, prova eder ve aynanın karşısında saatlerce kendini seyreder.
İşte böyle bir ruh hali vardır o genç bedenlerde.
Yemin Polemiği...
Bütün bunları niye anlattım?
Tüm bunları anlatmamın sebebi geçtiğimiz gün bir mezuniyet töreninde yaşananlar.
Evet geçtiğimiz gün Kara Harp Okulunda icra edilen mezuniyet töreninde yaşananlar çok tartışıldı, gündem oldu ve halen tartışılmaya da devam ediyor.
Neydi yaşananlar.
Sayılarının 250-300 civarında olduğu söylenen bir grup mezun teğmen tören sonrası kendi aralarında kılıçları havaya çekerek bir yemin seremonisi icra ettiler.
Tartışmada burada başladı.
Acaba bu yemin metninde söylenenler bir yerlere mesaj mıydı, yoksa tüm bu söylemler spontane, o günün vermiş olduğu heyecanla sarf edilmiş sözler miydi?
Bu durumu anlamak için şu örneği vereyim.
Mevcut Durum...
Mezuniyet töreni her Harbiyelinin aylar öncesinden hayalini kurduğu bir törendir.
Bu derece önem verildiği için tören sonrasında nasıl bir coşku yaşanacağı, neler yapılacağı genellikle öncesinden planlanır.
Belli ki bu seremoni de öncesinde planlanmış.
Benin arka planın da çok bir şey olmadığına inandığım bu yemin gösterisi birileri tarafından kameraya kaydedilir ve sonrasında sosyal medyaya servis edilir.
Ardından kıyamet kopar ve tartışmalarda burada başlar.
Ordu Hepimizin...
15 Temmuz gibi bir badireyi atlatan, hayalini dahi kuramayacağı acıları yaşayan bir millet olarak böylesi bir tablo karşısında şüphe etmemiz elbette hakkımız.
Zira vali, polis, asker diye bildiklerimiz vatan haini çıkmış, bu millete kurşun sıkmışlar.
Dolayısıyla tüm bu görüntüler karşısında yoğurdu üfleyerek yememiz, yaşananlar karşısında acaba diye soru sormamız kadar doğal bir tepki olamaz.
Ancak bu sorgulamayı yaparken kantarın topuzunu kaçırmamak, orduyu yıpratmamak bizim temel vatandaşlık vazifelerimizden biri olsa gerek diye düşünüyorum.
Şüphe edelim ancak bırakalım TSK'ni fazla polemik konusu yapmadan soruşturma yürüsün.
Elbette varsa işin içinde başka bir iş ortaya çıkarılsın ve o işin içinde olan kim varsa dumanı attırılsın.
Buna kimsenin itirazı yok.
İlla tartışacak isek bu meseleden başka daha önemli meseleleri tartışmamızda fayda var diye düşünenlerdenim.
Meselenin Özü...
Bu kısa hatırlatmadan sonra esas tartışılması gereken konu olduğuna inandığım bir başlığı burada açmak istiyorum.
Her gün yemin konusunu tartışarak bir kısır döngüye girmemeliyiz, ya da girdiğimiz bu döngüden çıkmak için daha önemli konuları tartışmalıyız.
Bu olayın arka planı olup olmadığı konusunda bir bölünmüşlük yaşıyoruz. Ancak bu bölünmüşlüğe rağmen bir başka önemli konuda da tüm ülke olarak hemfikir olmayı başarmış durumdayız.
Tüm ülkenin üzerinde mutabık olduğu konunun adı şüphesiz disiplinsizlik.
Bugün kahır eksen bu olayın arka planında bir art niyet olmasa da ciddi bir disiplinsizlik hadisesinin yaşandığını kabul ediyor ve şiddetle de eleştiriyor.
Bu değerlendirmeye yürekten katılırım.
O halde tartışmayı yapıcı hale getirmek için olan biteni acımasızca eleştirelim, sorgulayalım ve bu disiplinsizlik nereden kaynaklanıyor sebebini bulalım.
Askeri Liseler...
Askeri Okul eğitimi, subay yetiştiren okulların tarihini inceleyin.
Osmanlı döneminde, cumhuriyetin ilk yıllarında askeri ilkokulların, ortaokulların olduğunu görürsünüz.
Bu dönemlerin uygulamada en doğru dönemler olduğunu itiraf edeyim.
Neden böylesi bir uygulama?
Mantık çok basit.
"Ağaç yaşken eğilir."
Doğru olan bu yöntemler birtakım karanlık eller tarafından baltalanmış.
Önce ilkokullar kapatılmış, ardından ortaokullar geriye bir tek askeri liseler ve harp okulları kalmış.
15 Temmuz sürecinde haklı olarak askeri liseler kapatıldı.
Çünkü bu liselerde okuyan askeri öğrencilerin neredeyse tamamı FETÖ mensubuydu.
Kapatılma kararını inanılmaz destekledim ve katıldığım her programda okulların kapatılması en doğru karar dedim.
Ancak tekrar açılmak kaydıyla diye de bir şerh koymuştum.
Maalesef askeri liseler bugüne kadar açılmadı.
Tavsiyem odur ki eğer disiplin konusunda oluşan zafiyeti gidermek istiyorsa askeri liseler acilen açılmalı.
Neden?
Dedik ya, "ağaç yaş iken eğilir".