Terör, şiddet, darbe ve darbeciler ile mücadele etmek sadece siyasi bir davranış değil aynı zamanda ahlakî ve vicdâni bir duruştur. Terörizm ve darbeci zihniyetle mücadele asla amalı, fakatlı ifadeler ile yürütülecek bir mücadele değildir. İçinde yalnızca ölüm ve acı barındırdığından ötürü söylemiyorum. Bir toplumu çürüterek hezeyana sürükleme zehrini taşıdığı için amalı yaklaşmamak gerekiyor. Zira bu konuda tavizsiz bir duruş sergilemek elzemdir!
Keza bu konuda hemfikir olacaksak, hepimizin bildiği gibi bir de terörizm ve darbelerle mücadele yol ve yöntemi diye bir alan daha vardır. Bu alan bazen terörizmin tanımından çok daha değerli hale gelebilir.
Gerçi günümüz dünyasında bırakın terörle mücadele yöntemi konusunda aynı görüşte olmak terörizm ve darbe tanımında birbirinde çok farklı görüşler ve duruşlar mevcuttur. Ama bu görüş farklılıkları terörizm ile mücadele yöntemleri konusundaki farklılıklar kadar derin olmamıştır. Genelde terörizm tanımı konjoktürel duruma göre ya da büyük devletlerin düşman tanımlamalarına göre farklılık gösterir; fakat terörizm ile mücadele yol ve yöntemi ise hemen hemen her ülkenin coğrafyasına, kültürüne, tarihine, etnik ve inanç yapısına bir de içinde bulunduğu güçler dengesine göre değişmektedir.
Bizde de yıllarca PKK ile mücadele daha çok bu mücadelenin yol ve yöntemleri üzerinden anlaşamamakla ya da bu yol ve yöntemlerin doğru kullanılmamasının yaratmış olduğu tahribatla geçmiştir. Kısacası terör tanımı doğru konulmuş ama terörle mücadele yol ve yöntemleri ise büyük oranda yanlışlıklarla sürdürülmüştür. Kimi yanlışlar ise PKK'nın daha çok büyümesine neden olmuştur. Anlayacağınız tanımı doğru yapmak yetmiyor ve tanımdan çok daha önemli olan bu tanımı hangi yol ve yöntemlerle kullanacağınız hayati önem değerindedir.
En katil örgütler bile belli bir meşrutiyet üzerinden kendilerini ifade ederler bu etnik olabilir, inanç veya ideolojik meşruiyet olabilir. Bu zeminde karşı oldukları devletin kendilerine yönelik tavır ve duruşlarını onları sürekli yeniden üreten bu meşruiyete yönelik bir yanlış veya hataya sürüklemeye çalışırlar. Eğer devlet terör örgütlerinin bu zeminini doğru okumasa terörle mücadele tam tersi bir sonuca götürür!
Hele ki FETÖ terör örgütü gibi sürekli kendisini bir meşruiyet zemini içinde saklama kabiliyetine sahip örgüt ise devletin bu konuda atacağı adımları kararlı, sürekli ama bir o kadarda dikkatli atması gerekir. Öyle mutantlaşmış bir örgütle karşı karşıyayız ki yaptığı her şeyi inkâr eden ve yıllarca kendisini en masum bir yapılanma olarak gösterebilmiş daha da ilerisi devletin teşviğini almış bir örgüt.
Hal böyleyken iki tehlike kendisini beraberinde gösteriyor:
1. FETÖ terör örgütünün hangi zaman ölçeği içerisinde değerlendirileceği.
2. FETÖ terör örgütünün meşru zemini kullanırken girdiği toplumsal ilişkinin durumu.
Bu iki seçeneğin doğru ve gerçekçi analizi yapılmadan gerçekleşen her operasyon ya da girişim beraberinde mağduriyet sorunlarını çıkaracağı açıktır.
Böylesine zor ve bir o kadar da gerekli mücadelenin başarı şansı ancak ve ancak doğru teşhis ile doğru tedavinin aynı zaman ölçeğinde hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Benim kaygım ve endişem her farklı ses ile itirazı ya da iktidara karşı bir eleştiriyi bu mücadelenin bir parçası haline getirmeye çalışan kimilerinin hala bundan vazgeçmemesi ve ısrarla parmak sallayarak tam da FETÖ terör örgütünün istediği bulanık havayı yaratma gayretleridir.