Bağışıklık sistemini destekleyici doğal ürünlerin kanser tedavisini olumsuz etkilediği düşünülüyor. Oysa bağışıklık sistemini güçlendiren ürünler bitkiler âleminde çok yaygın. Ancak hastalar, tedavinin yanında bunlara da baş vurduklarında “Sen yine ot - çöp kullanmışsın” diye suçlanıyor.
Halk arasında “Amerika’yı yeniden keşfetmek” diye bir deyiş vardır. Bilinen gerçeklerin yenilik gibi tekrardan ortaya atılması anlamında kullanılan bir söz. Aslında İngilizce karşılığı “Tekerleği yeniden keşfetmek” (Reinvent the Wheel).
Geçtiğimiz hafta içerisinde ulusal gazetelerimizden birinde çıkan bir yazı dizisinde kanser tedavisinde “immünoterapi” uygulamaları yeni bir keşif olarak ele alınmış ve başarılı uygulamalar ile ilgili uzman hekimlerin görüşlerine yer verilmişti. Hâlbuki immünoterapinin kanser tedavisindeki önemli katkısı “geleneksel tedavilerde” binlerce yıldır biliniyor ve uygulanıyor. Bu konuyu daha önce uzmanların dikkatini çekmeye çalışmıştım. Birkaç yıl önce Çin’de Urumçi/Sincan’da bulunan Tıp Üniversitesini (13 bin öğrencisi var) ziyaret ettiğimde bu konuda onkolog (kanser uzmanı) olan rektör yardımcısı ile olan görüşmemde kanser tedavisinde bağışıklık sistemini destekleyen ürünlerle elde ettikleri başarıları bu köşemde sizlerle paylaşmıştım. Hâlbuki ülkemizde kanser tedavisi sırasında bağışıklık sistemini destekleyici ürünlerin kullanılmasının tedaviyi olumsuz etkileyeceği öngörüsü ile genellikle bu tip uygulamalardan kaçınılıyor. Bağışıklık sistemini uyaran, destekleyen, düzenleyen ürünler ya da maddeler bitkiler âleminde çok yaygın bulunuyor. Bu nedenle, kanser tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda hastalar doğrudan “Sen bir ot, çöp kullandın” diye suçlanıyor.
Peki ne değişti de birden immünoterapi öne çıktı? Büyük ilaç firmaları immün sistem üzerinde etkili birkaç ilacı piyasaya sürünce, immünoterapi kanser tedavisinde yeni bir buluş, bir umut gibi gösterilmeye başlandı. Tabii tahmin edebileceğiniz üzere, ilaç uygulama maliyeti dudak uçuklatan cinsten. Aslında immünoterapi “iki ucu keskin kılıç”. Yani bilinçsiz şekilde uygulanması umulanın aksine riskli olabilecek bir uygulama. Herkeste aynı biyolojik cevabı vermesi, her kanser tipinde yararlı olması söz konusu değil. Nitekim görüş bildiren uzmanlar da bu ilaçların hâlihazırda herkeste beklenen başarıyı sağlayamadığını ifade ediyorlar.
Gelişigüzel de kullanmamalı
Bitkisel kaynakların bağışıklık sistemi üzerinde etkili zengin çeşitlilikte ürünler sunması nedeniyle, yeni çıkan bu ilaçlara alternatif olarak, doğal ürünlerin gelişigüzel kullanılmaya çalışılmasının istenmeyen sonuçlar doğurabileceğini göz ardı etmemek gerekir. Bu konuda üzerinde çok sayıda bilimsel araştırması yapılmış bazı bitkilerin uzmanlar denetiminde uygulanması düşünülebilir. Bunlar arasında Zencefil kökü, Çin Geveni olarak adlandırılan Astragalus membranaceus kökleri (Çincesi Huang-qi) öncelikli tercih olabilir.
Adı aynı ama, türü?
Bu konuda dikkat çekmek istediğim bir husus var. Her bitki türünün hatta aynı bitki türünün bile yetiştiği koşullara bağlı olarak farklı içeriklere sahip olabildiği biliniyor. Yine gazetelerden biri tarafından kupon karşılığı verilen bir Şifalı Bitkiler Ansiklopedisi’nde Çin halk tıbbında kanser tedavisinde bağışıklık sistemini desteklemek üzere yüzyıllardır kullanılan Astragalus Membranaceus kökleri Türkçe karşılığı olarak “Geven” verilmiş. Ülkemizden başlayarak Çin’e kadar uzanan kıraç topraklarda binlerce Astragalus türü bitkisi yetişmekte. Sadece ülkemizde 500 kadar farklı türü bulunuyor. Bunlardan hemen hiçbiri halk arasında ilaç olarak kullanılmaz. Taşıdıkları toksik bileşenler (alkaloit, nitratlı) nedeniyle hayvanlara bile yeterli yem bulunmazsa az miktarda verilir. Bu durumda insanların ülkemizde yetişen türlerin köklerini tedavi amacıyla kullanmasının ortaya çıkarabileceği riskleri düşünebiliyor musunuz? Yani kullanılan ürünün güvenilirliği de önemli.