Türkiye’de dizilerin ömrünü aldıkları reyting oranı belirliyor.
Genel olarak reytingi 2,5 altında kalan bir dizinin yaşamasının zor olduğunu
söyleyebiliriz.
Peki dizilerin aldığı reytingler onların yurt dışına ihraç edilmesine engel oluyor mu? Piyasaya bakacak olursak bunu söylemek pek mümkün değil.
Mesela Muhteşem Yüzyıl Kösem serisi şu an tam 30 ülkeye satılmış durumda. Paramparça’nın da uluslararası piyasada alıcıları olduğuna dair şeyler duyuyorum.
Demek ki reyting yabancı piyasalar için belirleyici bir unsur olmuyor.
Burada yapım şirketlerinin pazarlama güç ve kabiliyetlerini de es geçmemek lazım.
Bu tür detaylar seyirciyi çok alakadar etmiyor ama aslında seyirci açısından çok önemli bir nokta var.
Her dizinin dakika maliyeti giderek yükseliyor ve ihracat olmasa yapımcılar mutlaka bütçe kısıtlamasına gitmek zorunda kalacaklar...
Keşke Olmasaydı...
24 Tv’de ekrana gelen ve ödüle doymayan bir seriydi Keşke Olmasaydı.
Adını bildiğim ama hiç tanışmadığım Yaşar Taşkın Koç’un televizyona ve insana dair bakışı Keşke Olmasaydı’da izlediğim Kazım Koyuncu ve Deniz Gezmiş bölümleriyle şekillenmişti.
Sonra 28 Şubat döneminin en az hatırlanan mağdurlarından Ahmet Kaya diye bir yazı yazdığında kalemi ve vicdanını fark etmiştim.
Günün birinde tanıştık. Bir başka gün, dost kategorimde olan Ankara temsilcimiz Mustafa Kartoğlu’nun odasında sohbet de ettik.
Uzatmayayım, 24 Tv’de üst üste manşetler çıkardığı programına dair yazdıklarım da vardır, atladıklarım da...
Televizyon dünyasından sadece merhabam olan bir sürü insan mesaj, telefon ya da karşılaşmalarda iyi-kötü cümleler kurarken hiç öyle bir diyalog geçmedi aramızda.
Çok kıymetli bulurum ben böyle şeyleri...
Çarşamba günü öğrendim ki TRT Haber ve Spor Dairesi Başkanı oluyormuş Yaşar Taşkın Koç.
Başlıktaki Keşke Olmasaydı kelimesi bir meslektaşı tanıtan programdan söz etmek için kullanıldı.
Yoksa kafası ve vicdanına saygı duyduğum birinin daha etkili olabileceği bir koltuğa oturması sadece memnuniyet hissi uyandırıyor bende...
Sıcak Tarih...
360 Tv’de yeni bir program başladı adı Sıcak Tarih...
Gazeteci Bülent Günal’ın ekran önünde olduğu bir program Sıcak Tarih. Bülent ile birlikte çalıştığım dönemler oldu, ders çalışmayı, araştırmayı seven bir gazetecidir.
Tarih üzerine araştırmalar yaptı ve bildiğim kadarıyla bir kitap da yazdı Bülent.
Tarih programlarını illa tarihçiler sunacak diye bir kural yok aksine gazeteci merakıyla sorulan soruların meseleleri daha anlaşılır hale getireceğine inananlardanım ben...
Yolu açık olsun...