İşgal kuvvetlerine karşı, Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen Mustafa Kemal’in yolu Kürdistan’a da düşmüş ve Kürdistan beylerine, ağalarına misafir olmuştu. Kürt Teali Cemiyeti’nin Diyarbakır başta olmak üzere bir çok ilde kurulmaya ve Kürtler’in bu cemiyet içinde, ulusal hak taleplerini dillendirmeye başladığı 1919 ‘lu yıllar..
Ülke işgal altında. Kürtler’in desteğini almak son derece önemli. Kürtler ne yapacak, ne edecek, Türkiye, İran ve Irak’taki Kürt ulusal hareketlenmeleri nasıl bir seyir izleyecek? Batılı güçler, bunu en az , Kürtleri milli müdafaaya kazandırmak isteyen Kemalistler kadar merak ediyor.
Böyle bir dönemde, elbette Kürtleri farklı bir siyasi zemine, ülkenin işgalden kurtarılması için yürütülecek bir mücadeleye, üstelik ataları Kürtlerin özerk yaşamalarına rıza göstermiş son Osmanlı padişahıyla ihtilafa düşmüş bir Osmanlı ordu mensubu tarafından davet edilmesi ve Kürtler’in de bu davete icabet etmesi o kadar kolay bir şey olmasa gerektir.
Mustafa Kemal bu zoru başarmış bir liderdir.
Ülkenin Batısında çok da istenmeyen, hakkında ferman çıkarılan Mustafa Kemal’i Kürtler bağırlarına basmışlardır. Mustafa Kemal, Kürtler’in gözünde bir mehdi-bir kurtarıcı olup çıkmış, bir yandan da, Kürdistan tartışmaları almış başını gitmiştir.
Mustafa Kemal, Diyarbakırlı Cemilpaşazade Kasım Bey’e yazdığı mektupta, ‘Kürtlerin devletten ayrılarak İngilizlerin himayesinde bağımsız bir Kürdistan kurmaları teorisini tasvip etmem’ diyor ve devamında şunu söylüyordu: ‘Kürt kardeşlerimin hürriyeti ve refah ve ilerlemesinin vasıtalarını sağlamak için sahip olmaları gereken he türlü hukuk ve imtiyazların verilmesine tamamen taraftarım. Fakat Osmanlı devletini parçalanmaya uğratmamak şartıyla, görüşüme katılacağınıza şüphe etmem.’
Ama aynı Mustafa Kemal, Kürtlere tanınacak hukuk ve imtiyazları hayata geçirecek olan dönemin yegane Kürt örgütü, Kürt Teali Cemiyeti’nin kapatılması için ordu komutanlarına emirler yollar. Diyarbakır Kürt Teali Cemiyeti kapatılır. Yerine Diyarbakır Müdafaa-i Vatan Cemiyeti kurulur. Cemiyetin Milli Heyetinde yer alan 11 üyenin ikisi Cemilpaşazadelerdendir, ikisi de kapatılan Kürt Teali Cemiyetinin Diyarbakırlı yöneticisidir. (Malmîsanij-Diyarbekirli Cemilpaşazadeler ve Kürt Milliyetçiliği Avesta Yay.)
Yukarda ismini verdiğim kitabın yazarı Malmisanij bu tarihi gelişmeye şu yorumu yapar:
‘Türkiye’de Kürt yurtseverlerinin seslerinin kesilmesi veya Türk milliyetçilerinin güdümünde oluşturulan örgütlerde yer alma, onların bir parçası olma süreci başlamıştır.’ (sayfa: 154)
O tarihin bugünkü izdüşümüne baktığımızda Malmisanij’e hak vermemiz gerekecektir. Çünkü 1919’da başlayan süreç, bugün de devam etmektedir. Bugün, Diyarbakır’da Kürt partileri kapatılamamaktadır. Mustafa Kemal’in kapattığı Kürt Teali Cemiyetinin yerine kurulan Müdafaa-i Vatan Cemiyeti benzeri örgütler de yoktur Diyarbakır’da. Ama Diyarbakır’da 1919’un ruhuyla hareket eden aydınlar ve siyasetçilere bolca rastlanmaktadır. 1919’da başlayan süreçle beraber, Kürt siyasi hareketi, Kemalizm’in gölgesinde büyümüş ‘sol’dan bir türlü kopamamıştır. O büyürken, bu sol küçülerek küçülmüş ama ideolojik ortaklık devam edip durmuştur.
Bugün ise, Kemalistlerin, İslami bir damardan beslenen bir partiyle başları bir hayli beladadır. Bu partinin lideri, Kemalist inkarın sürdüğü ve Kemalistlerin Kürt toplumuna hiçbir şey vaat etmediği bir dönemde; Kürt sorununda Kemalist paradigmayı paramparça eden bir siyaset izlemiş, Kürt milliyetçiliğinin efsanevi lideri Mustafa Barzani’nin oğlu Mesut Barzani’yle Diyarbakır’da kol kola girmiş, Kürdistan’ın petrolü onun döneminde dünya pazarlarına Türkiye üzerinden ulaşmış ve Kürtler, onun iktidarı döneminde, zor zamanlarda kapısı çalınan, ama sonra da unutulan bir halk olmaktan çıkmıştır.
Kemalizm, tarihinin en zor döneminden geçiyor.
Eğer Başbakan Erdoğan Köşk’e çıkar Türkiye başkanlık sistemine doğru yol alırsa, bir dönem tamamen kapanmış olacak. Muhafazakar bir aydının aday gösterilmesi tek başına, Erdoğan’ı durdurmaya yetmeyecek, çatı aday projesinin, bumerang oku gibi dönüp proje sahiplerini vurması da güçlü bir ihtimal. CHP içinde ciddi bir kavga başladı. Ulusalcılar Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığına muhalefet ediyor. Ekmeleddin Bey’e her şeye rağmen oy vermek isteyen CHP’liler ise, onun laiklikle ilgili kitabını harı harıl arayıp duruyorlar, ama bana gelen haberlere göre, bulamıyorlarmış! Baskısı tükenmiş galiba! (Seçim kampanyası görevlilerine benden duyurması!)
Projenin başka ortakları, Türk Milliyetçileri ise, milli terbiyeleri gereği susuyorlar. Ama bunca yıldır bu tür projelerden uzak kalmış, hakikaten milli zeminden milim sapmamış Ülkücü hareketin, Kemalist çaresizliğe, Batının yeni oryantalist oyunlarına ortak edilmesinin muhasebesi mutlaka yapılır diye düşünmek lazım.
Kürt oyları ise her bakımdan altın kıymetinde. Kürt egemen siyaseti, Çatı’ya dahil edilemezse, çatının kimseye hayrı dokunmayacak.
Kılıçdaroğlu’nun, Diyarbakır’ı ziyaret etmesinin sebebi de bu. Davetin zamanlaması, davete icabetin sebebi ve davet eden Kürt aydınlarının niyeti bakımından epey konuşulması gereken bir ziyaret bu. Valla ne yalan söyleyeyim, kendimi 1919 yılına ışınlanmış gibi hissettim. Memlekette işgal yok gerçi, ama Dersimli ve yeni Kemalist lider, Diyarbakır’da Kürtleri Erdoğan’a karşı Milli Müdafaaya çağırıyor.
O Erdoğan ki, bugün Hewler hükümeti bağımsızlık ilan etse, o bağımsızlığı tanıma ihtimali güçlü olan dünyadaki tek liderdir. O Erdoğan ki, inkarı sone erdirmiş, son isyanın lideriyle diyalogu başlatmış Türkiye siyasi tarihindeki tek liderdir..
Ama bir yandan da, 95 yıl sonra, aynı ruh ve aynı amaçla, Diyarbakır’a bir Mustafa Kemal gelmiş!
Ne diyelim, hayırlı olsun..