Oral Çalışlar birkaç gündür ısrarla ‘Diyarbakır’da tedirgin bir hava hissettiğini’ yazıyor, hafta sonu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği ‘Toplumsal uzlaşı ve medya’ başlıklı toplantıdaki konuşmasına da ‘tedirgin hava hissettiğimi söylemeliyim’ sözleriyle başlayınca Çalışlar’ın bu önemli ‘izlenimi’ni defterime not etmiştim.
Toplantının diğer katılımcılarıyla birlikte Diyarbakır’a Cuma akşamından gelen Oral Çalışlar sabahki toplantıya ‘bu ne hız’ dedirtip ‘akşamdan sabaha şehrin’ havasını hissederek kıskandıracak türden bir hazırlıkla gelmişti.
Adına ister tedirginlik deyin isterse temkin/korku... Evet haklı olarak Diyarbakır’da bu hava var. Statükocu devletin ‘Kürtleri yine Kürtlere’ kırdırmak için ortaya çıkarıp da Kürt halkının başına bela ettiği PKK’yla devlet yine görüşüyor. 30 yıldır görüştüğü bilinen bir gerçek. Ve o görüşmelerde ‘nasıl pazarlıkların’ döndüğü de... İlk kez devlet PKK’yla ‘göstermelik olarak örgütün bir kısmını sınır dışı et bir kısmı kalabilir’ pazarlığıyla değil gerçekten ‘silahları bırakması’ için görüşüyordu.
***
Toplumda yeni bir barış ve çözüm dilinin oluşmaya başladığı bugünlerde bölgenin ‘kalbi’ olması hasebiyle Diyarbakır halkının bu görüşmeleri nasıl karşıladığı ve nasıl yaklaştığı ve yüreğinin ağzında olmadığını söyleyebilir misiniz?
Ben, bir buçuk milyonun üzerinde nüfusu olan şehirde Oral Çalışlar cuma akşamı ve hadi cumartesi akşamı da birkaç saat diyelim kaç kişiyle görüşerek ‘tedirgin bir hava’ hissettiğini, kaç kişinin ‘devlette oyun çoktur’ dediğini doğrusu çok merak ediyorum.
Tam Oral Çalışlar ‘halk’la mı yoksa ‘vatandaş’la mı görüşerek ‘hissettiği tedirginliği’ üzerine basa basa yazmaya devam ediyor diyecektim ki, dün köşesinde ‘BDP/PKK etkisinin güçlü olduğu birçok alanda’ bu tedirginliği hissetmenin mümkün olduğunu yazdı.
Pazar gününü şehirde geçiren birisi olarak Çalışlar ‘kaç kişiyle’ konuştuysa ancak o kadar kişiyle görüşebilen birisi olarak ‘evet kesinlikle Diyarbakır’da tedirgin bir hava’nın var olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu tedirginliğin sebebinin ‘devleti/iktidar’ değil bilakis ‘PKK’da oyun çoktur’ diyerek yapıldığını söylemeliyim. Yok! Yok! Durun! Görüştüğüm kişilerden sadece birisi AK Parti seçmeniydi.
Oral Çalışlar büyüğüm ‘Diyarbakırlı’ dediği için ben de böyle yazabilirim.
Bilakis Diyarbakır’da ‘İlk kez barışa bu kadar yakınlaştık ilk kez devlet geri adım atmayacağını söylüyor ve her şeyi göze alarak Apo’yla masaya bile oturabildi. Ancak PKK’da oyun çoktur. Apo barışa yaklaşsa bile Kandil’e bakalım sözünü dinletebilecek mi?” korkusunun ve tedirginliğinin hakim olduğunu söyleyebilirim.
Hatta görüştüğüm birkaç kişinin ‘PKK homojen bir örgüt değil içerisinde barışı istemeyenler ve sabote edenler olacaktır. BDP ya da HDK üyelerinin Sinop’a ‘İmralı sürecine destek’ adı altında gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz’ diyerek bana soru yöneltmesi üzerine ‘Bu ülkenin milletvekilleri elbette her yere gidebilmeliler belki de siyaset bilmezlik kem kümüyle’ soruyu kendilerine yönelttiğimde ‘Nasıl siyaset bilmezlik dersiniz? Onların bildiği siyaseti kim biliyor Allah aşkına. İmralı sürecine çözüm için Karadeniz turuna çıkmışlar. Ne işleri var Karadeniz’de? Gelsinler bölgelerine o ‘destek turunu’ buralarda yapsınlar. Orayı burayı sabote eden, bomba patlatan, molotof atan ‘yerel güçleriyle’ görüşsünler. Madem ki sürece destek turuna çıkmışlar, kendi tabanlarını ikna etsinler. Onlara mı kalmış Karadeniz’e gidip de halkı ikna etmek. Provokasyon tek taraflı olmaz. Hikaye anlatmasınlar?’ yanıtını da aldım.
***
Benim görüştüğüm ‘halk’ın tedirginliği de böyle.
Çalışlar’a katıldığım nokta ‘tedirginlik ve çekingenliğin aşılabildiği oranda, olumlu üretken adımların hız kazanabileceğine’ gönülden inandığımdır.
Ancak bu kadar cesursa adımlar atan ‘gerekirse baldıran zehri içerim’ diyen bir iktidara ‘tedirginliğin’ olduğunun söylenmesi haksızlıktır.
Bir teklifim var Oral Çalışlar’a... Gel birlikte Diyarbakır’dan Hakkari’ye halkın nabzını beraber tutalım BDP’nin ya da AK Parti’nin gücünün hissedildiği mahalle ve semtlerde değil gerçekten ‘halkla’ görüşelim ve birlikte yazalım.
Halk ne düşünüyor sürece nasıl bakıyor. Tedirgin mi? Umutlu mu? Birlikte dinleyelim. Ama birileri yönlendirmeden çat kapı yaparak. Ben öyle yapıyorum bölgeye gittiğimde.
Ne dersin Oral ağabey?