Cuma günü Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi tarafından düzenlenen Diyarbakır Anneleri Sempozyumuna katıldım. Çok farklı şehirlerden akademisyenler vardı. Prof. Dr. Vahap Özpolat, bölgede sosyolojik çalışmalar yapmış bir sosyolog. Sempozyumu düzenleyen kurulun başkanı. Yeni akademisyenlerle tanıştık, yeniden bölgemizin ve ülkemizin bir meselesi üzerinde düşündük.
Ben de tebliğimde özne, kadın ve Diyarbakır Annelerinin bunlarla ilişkisi üzerinde durdum. Özne anneleri anlattım. Çünkü özne kadın ve özgür kadın söylemleri çok etkili bir şekilde araçsallaşıyor. Özellikle özne kadın söylemi PKK terörü ve DEP siyasi çevreleri tarafından yoğun bir şekilde kullanılmakta. Kürt kadının özne olması ileri sürülmekte. Bu yaklaşım çerçevesinde Kürt kadınlar anne, baba, aile, gelenek, din gibi sosyolojik bağlamlardan koparılarak kolaylıkla teröre ve etnik milliyetçi siyasete katılmanın ideolojik temeli haline gelmekte. Baba, gelenek ve aile otoriteleri ret edilirken başka otoritelere katılma kolaylaşmakta. Yine devlet ve iktidar olguları "eril politik tahakküm" diye okunarak devlete karşı olmak bir özgürleşme tutumu olarak gösterilmekte. Oysa özgürleşme adına yaşanan bu zihni kopuştan sonra, kör itaatle PKK ve onun çevresine katılma çağrısı yapılmakta. Hatta çağrıdan öte kopuş sonrası bilinç dışı veya zorla daha berbat baskıcı aygıtların ortasına düşülmekte.
PKK ve onun sert ideolojisi etrafında "örgüt", "parti", "parti", "kadro" gibi otoritelere mutlak itaat istenir. Kadın öznesi bu otoriteler karşısında tamamen siliktir, yoktur. Çünkü bunlar sol ve nasyonalist kolektivizmle beslenen yapılardır. Faili, özneyi ret etmektedirler. Bu yapılara katılımla beraber "öznenin ölümü" gerçekleşmektedir. Kadın öznesi tamamen yok olmaktadır. Artık kadının da erkeğin de özne bilinci ve ruhu yoktur. Bunun yerine parti vardır, lider vardır, örgüt vardır.
Diyarbakır Anneleri de yaptıkları eylemlerle "özne kadın" tutumunu ortaya koyuyorlar. Mutlakçı bir ideolojinin hegemonyasına karşı tutum geliştiriyorlar. Örgüt, parti, liderlik, kadro etrafında oluşan ve üretilen şiddet iktidarına meydan okuyorlar. Şiddet iktidarının evlatları üzerinde ürettiği kâbuslara karşı çıkıyorlar.
Bunlar özgür kadın ve özne annelerdir. Özgür kadınlar, çünkü büyük bir terör organizasyonunu, geniş bir siyasal yapıyı karşısına alma pahasına tercihte bulunuyorlar. Büyük kötülüğe (teröre) karşı iyiliği tercih etme cesaretini gösteriyorlar.
Özne anneler; çünkü "dağ", "silah", "terör", "parti" etrafında oluşan büyük kolektif yapılar karşısında anne benliklerini harekete geçiriyorlar. Anne benliği, çok farklı bir kadın özneliğini temsil eder. Merhameti, şefkati, kollayıcı ve fedakârlığı ifade eder. Kadının bir üst benlik içinde doğurganlık özelliğini yaşamasıdır. Kendiliğinden başka bir kendilik önünü açmaktır. Çoğalmaktır. Öznenin çoğalmasıdır. Öznenin salt kendisine kapanarak benliğini hapishaneye çevirme durumundan çıkmasıdır. Bu açıdan her annelik, bir kadın öznelliğinin sınırlar ötesi atılımlara yönelmesi manasına gelir.
Bu özne anne politiktir. Ancak politiktik, evlat politikası içindir. Buna "merhamet politikası" dememiz gerekir. Merhamet politikası, siyasal partiler tarafından sürdürülen ve çeşitli pragmatik boyutlara da sahip olan bir politika değildir. Merhamet politikası, evlatlarını şiddet iktidarından kurtarmak için üretilen bir dizi cesur pratik ve söylemleri kapsar. Kamuoyu üretme duygusuna matuftur. Mevki elde etmek, güç sahibi olmak, yönetmek duygusunu tatmin etmek gibi amaçlar peşinde koşmaz. Özne kadının annelik ruhundan tezahürüyle birlikte gelişen bir yaklaşımdır. Anne öznelerin beraberlik ve dayanışmasını anlatır. Bu nedenle Türkiye'nin farklı illerinden anneler bir araya geliyor, nöbet tutuyor, mücadele ediyor, kamuoyu oluşturuyor.
Diyarbakır Anneleri, ne olursa olsun annenin evladını ölümün içinden çıkarmanın cesur pratikleri. Annelik ruhunun, evlatları üzerine düşen vahşete karşı isyanı. Kadın öznelliğinin annelikteki tezahürleri.