Diyanet İşleri Başkanı, Cuma namazı için mesai düzenleme talebinde bulundu. Çok yerinde bir talep. Çünkü Müslümanların Cuma namazını kılması çoğu zaman mesaisi ile bir çatışma halinde sürüyor. Hepimiz bir şekilde Cuma namazı ve iş saati arasındaki gerginliği yaşamışızdır. Üniversitelerde kimi zaman özellikle ders programlarımız Cuma namazına denk gelecek biçimde yapılırdı. Bazen de sınav saatleri öyle olurdu. Müslümanın artık bu sıkıntılardan tamamen kurtulması gerekir. Müslüman bir ülke burası. Kimseye de zorla cumaya gideceksin de denmiyor. Gitmek isteyenler de çoğunlukta. Dolaylısı ile buna göre ufak bir düzenlenme talebi gündeme geliyor.
Müslümanların ibadetle ilgili sıkıntılarını Diyanet İşleri Başkanı getirmeyecek de kim getirecek? DİB'in asli görevlerinden birisi de ibadetler ile ilgili. Kuruluşunun temelinde bu var. Laik bir devlet kurulurken bu ilkeyi koymuş. Şimdi başkanın açıklaması ilginç tepkilerle karşılaşıyor. Dinozor laikçiler, "şeriat geliyor" diye bağırıyor. Klasik propaganda dilleri. Halen devam ediyor. Dini özgürleşme ve dini sıkıntıları giderme ile ilgili devlet tarafından atılan her adıma karşı böyle bağırıyorlar. Haklarını yemeyelim! Batı'dan biraz ders aldılar. Şimdi daha rafine olanlar, siyasal İslam diyor. DİB'in ibadet ve mesai gerginliğine son verme girişimine verdikleri tepki bu. Bu kesimler devletle millet, devletle Müslümanlık her zaman çatışsın istiyorlar herhalde.
Aslında şeriat geliyor tezi, islamofobik bir düzeye çıkmış durumda. Avrupa'daki islamofobik hareketinin yerli versiyonu. Daha doğrusu Batı egemen düzeninin islamofobik siyasetinin Türkiye temsilcileri.
DİB'in açıklamasına karşı başka ilginç bir tepki daha var. Başkanın kişiliğine saldırarak ortaya çıkıyor. Müslümanlık ayaklarına yatarak yüzünü gösteriyor. Müslümanları Müslümanlık çelişkileriyle yüzleştirerek... Bunlar da Ayasofya Camii'nde kılıç çekmeyi ve Mercedes'e binmeyi öne sürüyorlar. Müslümanlıkta Mercedes'e binmek olmazmış, israfmış. Sanırsınız kendileri Hacı Murat'a biniyor. Bunu diyen kişi, gazetede bir dönem kendisine mahsus asansör yapan birisi. İsrafın ve lüks dibini bulan şahsiyet. Kendileri istediği gibi yaşayacak ama Müslümana da yaşama sınırını o çizecek. Müslüman, bir lokma bir hırka ile yaşayan herhalde. Dünyadan el etek çeken aksakal. Aslında Müslümanı dünyada atmak ve dünyaya kendileri egemen olmak için ürettikleri bir düşünce.
Bu zihniyet hızını almayıp bir de, "bu milleti siz dinsizleştirdiniz, istifa onurlu bir müessesedir, istifa edin!... Eline kılıç alıp mihraba çıkmakla, Cumayı tatil yapalım demekle olmaz. Siz bu milleti dinsiz yaptınız" diyor. Nerden nereye. Mukayeseler garip. Kimse Cuma tatil günü olsun demedi. Fakat çarpıtma ile gündeme getirilen meseleyi bambaşka hale sokmak istiyor. Din ile alakası olmayan ve hatta çoğunlukla dine ve dindarlara karşı muhalefet etmiş bir adam kalkıp din savunuyor! Dinsizleştiniz diyor. Tekfircilik akımına mı katıldı acaba? Çünkü işini kaybetti, gücünü kaybetti, önemini kaybetti. Kaybetme ile gelen hırçınlık ve dinsizlik ithamları... Aslında kaybetmek insana çok şey kazandırır çoğu kez. İnsan yeniden insan olma fırsatını yakalar. Yoklukta yeniden var olabilir.
Türkiye'de Müslümanlık nehri akmaya devam ediyor. Bu nehir bazen zayıflar, hatta kurumaya yakın hale gelebilir. Fakat yine de devam eder. Ona "şeriat geliyor" diyenler de, din perdesi ile karşı çıkanlar da beyhude bir çaba içindeler. Hatta Müslümanların krizi bile bunu durduramaz. Kısakürek ne diyor? "Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya". Evet! Sakarya ayağa kalkmıştır.