Salı akşamı, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet görmez ve Başkan Yardımcısı Prof. Dr. H. Kamil Yılmaz’ın konuğu idik. Sepetçiler Kasrı’nda 40 kadar gazeteci, yazar, Başkan’ın bir anlamda çağrısına, bir anlamda çığlığına muhatab olduk. Çığlığı “İnsan her gün daha derin biçimde yalnızlaşıyor, merhametin kaynağı olan dinler bile merhameti kaybediyor” şeklinde idi, çağrısı ise “Bu Ramazan bir başlangıç yapalım, hiç kimse kimsesiz kalmasın, yoksula, yetime, yaşlıya, mülteciye, mazluma, kimsesize ve birbirimize bir dostluk eli uzatalım. Bu Ramazan ve her zaman” şeklinde idi.
Diyanet, her Ramazan ve her Kutlu Doğum mevsiminde, insanlığın problemleri ile İslam’ın buluştuğu bir nokta etrafında “Gündem” oluşturmayı gelenek haline getirmişti. Bu yıl da“Yalnızlaşma”yı gündemine almayı düşünmüş, bunu öncelikle medya ile paylaşmayı tercih etmişti. Buluşmanın amacı bu idi.
Yalnızlaşma, “modern yalnızlıklar, yetimler, sokak çocukları, yaşlılar ve mülteciler” şeklinde sıralanmıştı. Her bir alana ilişkin söylenebilecek son derece dramatik gerçeklikler vardı. İnsanlık bu gerçeklikleri görmeli, bir merhamet hareketi başlatılmalıydı.
Bazı yönleriyle her birimizin yüreğine bir sancı halinde batması mümkün olan şu tespitleri sayın Görmez’in konuşmalarından not ettim, kalbinizde müzakere edebilmeniz dileğiyle sizlerle paylaşmak istiyorum:
- Dünya ve insanlık merhametini kaybediyor.
- Merhametin kaynağı olan dinler bile, bağlılarında merhameti kaybediyor.
- Müslümanlar için İslam’ın rahmet potansiyelini insanlıkla buluşturmak gibi bir sorumluluk söz konusu.
- Müslümanların elinde İslam’ın rahmet mesajı kaybediliyor.
- Ramazan bizi değiştirmeye geliyor, ama biz Ramazan’ı değiştiriyoruz.
- Müslümanlar birbirlerine karşı cihad ilan ediyorlar. Müslümanların birbirini katletmesine zemin hazırlayan fetvalar veriliyor.
- İslam dünyasındaki Sünni-Şii alimlerle görüşüyoruz. O ölüm fetvası verenlerle görüşüyoruz. Ramazan’da bütün bu sancıların görüşüleceği bir toplantı yapılacak.
- Müslümanların ilim adamı yetiştiren merkezlerini gözden geçirmeleri gerekiyor.
- Medeniyet kuran din anlayışından uzaklaşıyoruz.
- Din ile hayat arasında yeni ilişkiler kurmamız gerekiyor.
- Bu süreçler İslam algısını dönüştürüyor, hatta İslam’ı dönüştürüyor.
- Modern zamanların selefiliği din deyince sadece “Had” cezalarını düşünüyor. Modern selefilik haricilikle buluşuyor.
- Müslümanlar sorumluluğu dışarıda ararlarsa çözüm bulunmaz.
- Türkiye Sünniliği üst kimlik olarak kabul eden bir hataya düşmemelidir. Müslümanlığı üst aidiyet olarak kabul etmek gerekir.
- Bunun için de üç sorunu çözmek gerekiyor: Etnik mesele. Mezhebi mesele ve Gayrı Müslim azınlıklar meselesi.
- Etnik meselenin çözümünde önemli adımlar atıldı. Mezheb, yani Alevilik konusunda toplumsal zemin tarihte hiç olmadığı kadar hazırdır. Bu konuda hiçbir teolojik tartışmaya girmeden, herhangi bir şekilde tanımlama yapmadan, özgürlük çerçevesinde çözüm bulunmalı. Bu noktada Alevi kanaat önderlerine büyük görev düşüyor. En önemli hassasiyet noktası ise İslam dışı bir yoruma yönelmemektir.
- Ortak tarihimizin bir emaneti olan gayrı müslim azınlıklar konusunda Hükümetimiz önemli adımlar attı, haklar verildi ve biz bundan büyük mutluluk duyduk.
Evet, bunlar Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in zaviyesinden değerlendirmeler. Bunlar üzerinde belki de bütün bir İslam dünyası olarak kafa yormak ve çözümler aramak sorumluluğundayız. Çünkü bir anlamda iç kanama yaşıyoruz ve bunun İslam dünyasına, Müslümanlara ödettiği bedel, taşınacak gibi değil.
Bunları ana sorun alanları olarak gördükten sonra, Diyanet’in “Hiç Kimse Kimsesiz Kalmasın” çağrısına yeniden dönersek, ben, bu çağrının da, Müslümanlar adına evrensel bir duyarlılık olarak görülmesi gerektiğini söylemek isterim.
İslam İşbirliği Teşkilatı, 15 Ramazan’ı “Dünya Yetimler Günü” ilan etmiş. Ne güzel. İslam’ın böyle evrensel insani sorunlara gösterdiği ilgi ile gündeme gelmesi ne güzel. Başkan Görmez, “Din görevlisi olmaz, dinin gönüllüsü olur, diyor. Müftülere soruyorum, şehrinde kaç sokak çocuğu var, bölünmüş aile var mı, uyuşturucu bağımlısı gençlerle ilgileniyor musunuz?” Başkan Görmez “Her ev huzurevi olsun, ayrı huzurevlerine gerek kalmasın” çağrısını yapıyor. “Dünyanın herhangi bir yerinde akan göz yaşını, akan kanı durdurmayı başaramazsak, Müslümanlığın en önemli umdesini kaybetmiş oluruz” diyor. “Devlet yetimhane kurabilir ama yetim başı okşayamaz” diyor. İşte bunları konuşmalıyız, diyorum ben de. İslam bu insani çağrılarla gündeme gelmeli. Bir rahmet, merhamet çağrısı gibi.
Dilerim Ramazan bizi böyle bir gönül duyarlılığı içinde bulur.