Diyanet İşleri Başkanlığı, Fethullahçı Terör Örgütü’yle alâkalı hazırladığı raporu açıkladı. Benim için 20 yıldır mâlûm olan mâlûmatlarla dolu raporun içeriğine değil ama yayımlanma zamanı hususunda tepki var. “Geç kalınmış bir çalışma” diyeninden “Ba’de harabül Basra” diyenine…
Diyanetin FETÖ’yle ilgili raporunun zamanlamasına tepki gösteren gazeteci, köşe yazarı, akademisyenleri ‘şaşkınlıkla’ izliyorum! Bizim mahalledeki caminin lokaline namaz öncesi ve sonrası ‘takılan’ camimizin güzîde cemaati Diyanet’e tepki göstermekte, sitem etmekte sonuna kadar haklıysa, yukarıda mesleklerini saydığım eşhas da sonuna kadar haksız!
Cami cemaati, Diyanet gibi resmî bir kurumun kendilerini FETÖ mevzusunda ikâz etmesini istemekte ve zamanında bu görevini yerine getirmediğinden dolayı tepki göstermekte haklı! Peki, cemiyete sesini duyurmak için elinde her türlü imkân bulunan gazeteci, köşe yazarı, akademisyenler vd. vaktinde FETÖ’nün sapıklıklarını halka anlatmışlar mı ki Diyanete ateş püskürüyorlar? Maalesef bu sualin cevabı, hayır!..
Genelleme yapsam başım ağrımaz, FETÖ’nün lideri Fethullah Gülen’i ‘Hocaefendi’ diye diye yere göğe sığdıramayanların bugün Diyanet’i suçlamalarının mânâsı yok! Gerçekçi olalım, 10 yıl önce Diyanet FETÖ raporunu yayımlasaydı o günün Diyanet Başkanı ve raporu hazırlayanlar Ergenekon’dan hapse atılır ve sizler de gazete köşelerinizde, televizyon programlarınızda linç kampanyası başlatırdınız. Hatırlayalım, hatırlanmak istenmeyen geçmişi: “O gönül insanı”, “O dünyanın her yerinde okullar açan büyük eğitimci”, “O bir karıncayı bile incitmeyen muhabbet fedaisi” diye ağzınızı büyük laflarla doldurup muhatabınızın üzerine boca ediyordunuz. Şahidim, hakka’lyakîn de yaşadım, hem de defaatle…
Evet, mümkün müydü 10 sene önce Diyanet’in mezkûr raporu hazırlaması!.. Ha, “10 yıl önce hazırlamalıydı demiyoruz, 3-4 yıl önce hazırlamalıydı, bu sebepten tepki gösteriyoruz” diyorsanız, kusura bakmayın da bu söyleminiz insana “Özrün kabahatinden büyük” dedirtiyor. Teröristbaşı F.G.’nin “Karıncayı bile incitmeyen muhabbet fedaisi” değil de vatan satan bir muhabbet tellalı olduğu aşikâr olduktan sonra rapor yazılsa ne olacak yazılmasa ne olacak. Halk zaten sizlerden önce mevzuyu anladı ve tavrını koydu. Hiç de, “Dur bakalım ne olacak, hemen tavır almayalım” demediler. FETÖ’ye kesin ve net tavır aldılar. Bursları, zekâtları, infakları kestiler. FETÖcülere gelince, tüm olanlara rağmen hâlen FETÖ’yü destekleyen, örgütte kalanlar da, “Diyanet bir rapor hazırlasa da içinde bulunduğumuz ahvali görsek, hata yapıyorsak tövbe edip hatamızdan dönsek” diye raporu dört gözle beklemiyorlardı herhalde! Yoksa siz öyle mi zannediyordunuz!..
Bu hamur daha çok su kaldırır! Bundan 10 yıl önce, 20 yıl önce, hatta Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu gibi 30 yıl önce teröristbaşı F.G. hakkında gerçeği haykıranların seslerini kesenler arasında olanlar bugün Diyanet’i suçlamaları hakkaniyete sığar mı? Nihayetinde Diyanet bir devlet kuruluşu, devletin aldığı yeni pozisyonlara göre o da kendi pozisyonunu belirliyor. Peki sizler zamanında ‘aydın’ olmanın gereği olarak FETÖ mevzusunda niçin halkı ikâz etmediniz, yoksa sizler de mi devlet memuruydunuz?