Evvelki gün, Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Ali Erbaş Beyefendi'nin nazik davetiyle Ertuğrul Tekkesi'nde buluştuk. Serencebey Yokuşundaki cami, tekke, misafirhane ve müştemilatı 1887'de 2. Abdülhamid Han inşa ettirmiş. Erbaş, dini istismara müsaade etmeyeceğiz dedi, kurumda yaptıkları FETÖ temizliğinden bahsetti. Adnan Oktar yapılanmasına karşı dini itirazı da kendisi başlatmıştı. Başkanı işine odaklı gördüm, siyasete göz kırpmayan birisi.
Misafirler düşünce ve gönül dünyamızda yeri olan kıdemli yazarlarımızdandı. Şevket Eygi beyefendi, Ertuğrul Düzdağ, Mustafa Yazgan, Sadık Albayrak ağabeyimiz, Ümit Meriç hanımefendi, delikanlı ruhuyla Yavuz Bahadıroğlu ve bendeniz vardık. Başkan beyin refikaları Seher Erbaş hanımla tanıştık, hemen her konuşmayı dikkatle not aldı, bir kızı Mardin'de bir kasabada öğretmenlik yapıyormuş.
Üstadlarımız ilk kez böyle bir davet aldıklarını söylediklerinde ben de çok şaşırdım. Diyanet İşleri Başkanlarımız, Türkiyemizdeki dini düşünce ve hukuk mücadelesinde öncü olan bu değerli büyüklerimizle istişarede niçin bu vakte kadar geç kalmışlardı hayret ettim. Üstelik Ömer Nasuhi Bilmen gibi bir deryaya özel kalem görevi ifa etmiş (Mustafa Yazgan) ve müşavirlik yapmış (Şevket Eygi) ve halen Mehmet Akif'in Safahat'ını (Ertuğrul Düzdağ) tertip eden kişiler vardı mecliste... Sadık Albayrak ağabey bir Laz fırtınası estirdi. Yılların arşivcisi, hafıza kütüğümüzü tutan adam, İstanbul Müftülüğü'nün Botanik Bahçesi üzerinden yıpratılmasını tenkit ederek, “O bina ve tüm o polemik konusu bahçeler, Osmanlı döneminden bu yana (1826) ‘Bab-ı Meşihat Fetvahanesi’ydi, Şeyhülislamlığa bağlıydı” dedi. Kendisiyle Babıali Sohbetleri başlatacağız inşallah, bu yazarlar Türkiye yakın tarihinin başrollerindeydi, gençlerin bu bilgileri kaydetmesi gerekiyor. İslami hareketin belleği bu üstadlarımız.
1972'de “Allahını seven sabah namazına gelsin” manşetiyle Sultanahmet’e toplanan okurlarını (30 bin kişi) anlatırken Şevket Eygi, o günkü zorluklardan bugünlere nasıl binbir çileyle geldiklerini de satır arasında aktarıyordu. Bu dava büyüktü. “Norveç'in kuzeyindeki bir köyde yaşayan Olaf'tan da sorumlusunuz, dini tebliğ çok önemli” dedi. Ertuğrul Düzdağ, ahlaki çöküntünün ekonomik çöküntüden daha önemli olduğuna dair belgeler, raporlar sundu. Mustafa Yazgan kendi çizip yazdığı çizgi romanını getirmişti. Ümit Meriç Hanım, vakfiyeler amaçlarına uygun şekilde güncelliğini koruyorlar mı sorusunu yöneltti. Yavuz Bahadıroğlu Bey, genç okurları çok olan bir yazar olarak, diyanet yayınlarındaki gençlik dergilerinin mesafeli diline dikkat çekti. Hayatın içine nasıl girebiliriz şeklinde ciddi bir sual sordu.
Ümit Meriç hocamız dışında üstadların hepsi celal'li oluşlarıyla namlıdır. Ama nurani simasıyla başına nar çiçeği serpuş kondurmuş haliyle Şevket Eygi hocamızın çehresindeki cemal, beni altüst etti desem yeridir. Hayatlarını İslama vakfetmiş bu güzel insanlara yetiştik çok şükür dedim. Bir eğitim projesi varmış. İdeal bir lise nasıl olur içeriğindeki bu hülyayı, Gençlik ve Spor Bakanımız Mehmet Kasapoğlu muhakkak dinlemeli derim...
Dini istismar konusunda Başkan Erbaş'ı çok şuurlu ve çalışkan bulduk. Tüm illerde şehir buluşmaları başlatmışlar. Şırnak, Hakkari, Muş, Bitlis ve Edirne ziyaretlerini anlattı. “Milletimizin sahih din inancıyla buluşması gerekiyor. Bunun için de evvela yanlış din olgusuyla mücadele etmeliyiz. Dini istismar eden örgütlü grupları yakınen takip ediyoruz. FETÖ'nün dini kisve altında kurduğu sömürü sistemi, memleketimizi ciddi bir teröre maruz bırakmıştı, nefes alamayacaklar, biz sahih din öğretisiyle vazifeliyiz” dedi.
Prof. Erbaş, Şevket Eygi beyefendi ve İstanbul Müftümüz Prof. Yılmaz ile sohbetimizde Sadık Albayrak ağabey bir Laz fırtınası estirdi.