Quaresma için, günlerdir “Takımda huzursuz, eşi İstanbul’da kalmak istemiyor, yönetimden gitmesine izin verilmesini talep etti”gibi yığınla haber çıktı. Fakat sahadaki Quaresma’nın genel görüntüsü, hiç te huzursuz bir insanın ipuçlarını vermiyordu.
Belki şahane değildi ama, gitmek isteyen birisinin huzursuz görüntüsünden tamamen uzaktı. Bir şeyler yapabilmek için, hep bir çaba içindeydi. Bir seferinde rakip kaleye şahane sokuldu, şahane bir şut attı, kaleci de son anda ve şahane kurtardı. Keşke kırmızı da görmeseydi.
***
Beşiktaş sorunsuz oynuyordu ama, ligin dibine düşmemek için çırpınan rakibini tam anlamıyla kotrolu altına alamadı. Mesela ilk yarıda, sahip olması gereken pozisyon zenginliğini pek oluşturamadı. Daha doğrusu, sonuç alınacak ataklar konusunda verimli olamadı. Düşünün ki; gol kokan can alıcı pozisyonların sayısı,, ilk yarıda sadece üçtü...
Koca Beşiktaş’a bu kadarı yeter mi?
***
Erzurumspor, iyi niyetliydi.
Ne demek iyi niyetli olmak?.. Futbolu çirkinleştirmeden, gerilime sürüklemeden, rakibin oynamasını kaba-saba metodlarla engellemeden,bilinçli/kasıtlı/çirkin faul yapmadan, adam gibi tertemiz oynamaktır. Dadaşlar da aynısını yaptı. Gücü yettiğince mücadele etti.
Golsüz, hatta biraz çapsız geçen ilk yarıdan sonra; ikinci yarı açık Beşiktaş baskınlarına tanık oldu. Ama Erzurum kalecisinin başarılı kurtarışları, sonuca etkili olur hale geldi... Konuk takımın telaşa kapılmadan sakin oynaması da, Beşiktaş ataklarını karşılamada avantaj sağladı. Bu sakinlikleri, nadiren girdikleri ataklardan birinde öne geçmelerine de katkı verdi. Oynadıkları centilmence futbolları için, Erzurum’a teşekkür de gerekir. Helal olsun.