Jurassic Park üç boyutlu versiyonuyla yeniden gösterime girmişken sinema tarihinde 100 yılı devirerek fenomene dönüşmüş dinozorlar dosyası hazırladık.
Beyazperdede ilk dinozorun belirmesinden bu yana tam 100 yıl geçti. Bu hafta sinema tarihinde dinozorların karakter olarak yer aldığı en popüler yapım Jurassic Park’ın üç boyutlu versiyonu vizyona girdi. Biz de bir asır öncesine gidelim ve bugüne doğru filmler üzerinden bir apatosaurusun (Aldatıcı kertenkele) sırtında dörtnala gelelim dedik. Tyrannosaurus Rex peşimize düşmeden önce! Filmler sayesinde dino-kültür bile geliştirdik!
Dinozorlar sinema için her daim bir doğal tarih cevheri oldu. Tarih öncesinin bu devasa yaratıklarını insanla aynı çağda buluşturma fantezisinin körüklediği filmler sinemanın ilk yıllarından itibaren yapılmaya başlandı. Beyazperdedeki ilk dinozorlar sinemanın büyük stalarından D.W. Griffith’in 1913’teki The Primiti ve Man/ Brute Force/ Wars of Primal Tribes (İlkel İnsan/ Kaba Kuvvet/ İlkel Kabilelerin Savaşları) isimleriyle bilinen kısa filminde görüntülendi. Gerçek boyutlu, hantal, mekanik kuklaların ve büyütülmüş sürüngen görüntülerinin kullanıldığı The Primitive Man ile beyazperdenin ilk çizgi kahramanı Gertiethe Dinosaur (1914) çıktı ortaya. Basit çizgilerden oluşan bu sevimli dinozor dans ediyordu! Böyle marifetli olunca turneye çıktı: 1917 yılında devamı Gertie on Tour/ Gertie Turnede yapıldı.
KADIN KURBAN RİTÜELİ
‘10’lu yılllarda sinema rüyaların yerini almaya aday olurken içinde dinozorların bulunduğu birçok film yapıldı. Bugünkü gibi teknolojik yönden mükemmelleştirilme olanağı bulunmayan görüntülere rağmen özel efektlerin sınırları izleyicilerin hayal gücünü zorlayabiliyordu.
Kaliforniya’nın Krater Gölü bölgesinde paleontologlar için rehberlik yaparken dinozorlara ilgi duymaya başlayan naif oymacı ve heykeltıraş Willis O’Brien’ın bir mimar yanında çalışırken gelişen ve gazetecilik yaparken profesyonelleşen hobisi ona sinemanın kapısı açtı. O’Brien ilk filmi, kısa metrajlı The Dinosaur and the Missing Link: A Prehistoric Tragedy (Dinozor ve Kayıp Halka: Tarih Öncesi Bir Trajedi) filmiyle aranan bir animatör haline geldi.
Sonraki yıllarda dinozorlar diğer devasa yaratıklar ve canavarlar gibi B sınıfı filmlerin malzemesi oldu. Sir Arthur Conan Doyle ve Jules Verne başta olmak üzere fantastik edebiyatın ustalarından uyarlama öykülerde tarih öncesi yaratıklar denizlerin dibinden, volkanik adalardan modern insanın karşısına çıkıyordu. 1925 tarihli The Lost World/ Kayıp Dünya dönemi için çok pahalı ve gelişmiş bir prodüksiyon oldu. Tarih öncesinden kalma, hala daha mağara adamlarının ve dinozorların hüküm sürdüğü bir bölgenin keşfini konu alan Conan Doyle uyarlaması için minyatür manzara maketleri hazırlandı, bunlardan yapılan çekimler saydam fonlara yansıtılarak oyuncuların manzara içindeymiş gibi görünmeleri sağlandı, stop motion canlandırma tekniğiyle dinozor kuklaları çekildi. Sekiz yıl sonra yapılan King Kong da pahalı bir yapım oldu ama karşılığını verdi. En başta da özel efekt uzmanı Willis O’Brien’a!
Hal Roach’un 1940 yılında yönettiği One Million BC (M.Ö. Bir Milyon) mağara adamlarının yaşayışına odaklı birçok filme model oldu. Yakın tarihlilerin hepsinin komedi türünde yapılması şaşırtıcı olmasa gerek. 70-80 yıl öncesinin izleyicilerine ilginç gelen bir durum artık gülünç görünür ancak! Çocuklara yönelik Hanna-Barbera çizgi dizisi The Flintstones/ Taş Devri’nden farklı gelmez! Aynı çağlarda yaşamamış olmalarına rağmen insanın dinozorlarla bir arada bulunduğu filmler yapılmasının nedeni ne olabilir? Kaba saba mağara adamı ile yarı çıplak mağara kadını ilişkisiyle iç gıcıklamaya çalışan, bazen keşfedilmemiş adalarda ilkel kabilelerin canavara kadın kurban etme ritüelinden beslenen fanteziler mi? Belki de insanın avcılığına ve et yemeye başlamasına gönderme yaparak içimizdeki ilkele dokunuyordur... Dinozorlar dünyaya hüküm süren devasa canlılardır ama insanlar onlarla mücadele edebilir. Dinozor insan avlarken insan da dinozor avlar ve hükümranlığını ispatlar...
Dinozorlor birçok B sınıfı filmde bazen uzayda, bazen zaman yolculuğu sırasında, bazen keşfedilmemiş bir adada karşımıza çıktılar, Godzilla ve türevleri misali denizin dibinden çıkıp şehirleri yıktılar! Birbirleri veya başka devlerle ölümüne dövüşürken izleyenleri dehşete düşürdüler.
SPIELBERG İHTİLALİ
Hollywood’un yaratıcı ve ticari dehaları arasındaki Steven Spielberg, Michael Crichton’ın dinozorlu romanlarındaki çok satar potansiyelini pahalı ve şık bir ambalajla sinemada pazarlayınca hit oldular. Crichton’ın romanı daha yayınlanmadan stüdyolar peşine düşmüştü bile! Dinozorların potansiyelini herkes görmüş meğer! 1993’teki Jurassic Park’ı 1997’de The Lost World: Jurassic Park izledi. Üçüncü filmde yönetmenlik koltuğunu Joe Johnston’a bıraktı.
Spielberg’ün “Bu bilimkurgu değil bilim ihtimaldir” diye tanımladığı Jurassic Park’ın teknik ekibi çok başarılı oldu. Ses ve Ses Kurgusu dallarının yanı sıra filmdeki dinozorları yaratan, Dennis Muren, Stan Winston, Michael Lantieri ve Phil Tippet’den oluşan görsel efekt ekibi Oscar kazandı.
Jurassic Park, teknik olarak rekabet edilmesi zor bir düzey tutturunca dinozorlara daha çok canlandırmalarda rastlar olduk. Bu türün çocuklara da hitap etmesi nedeniyle etoburlardan çok otoburların kahramanı olduğu, Gertie gibi dans eden, şarkı söyleyen, aile ve sürü kavramı bulunan dinozorlar çıktı sahneye. Bol bol şiddet içeren dinozor filmlerine alternatif olarak Disney yapımı Dinozor (2000) misali birkaç canlandırma çıkabildi. 2014’te piyasaya çıkarılacağı duyurulan ama rafa kalkan Jurassic Park 4 yerine ilk filmin 3D versiyonunun sürülmesi bakalım dino-manyayı yeniden alevlendirecek mi? Universal Stüdyoları’nın günümüzde sinemanın oldukça demode olan turunu atanları hala daha en çok etkileyen numara gezi vagonunun bir mağaraya girdiğinde dinozorlarla karşılaşması ve beş boyutlu gösteri sayesinde bu deneyimi gerçekmiş gibi yaşayabilmesi! Sarsıntı ve ıslanma olmadan da idare ederseniz Jurassic Park 3D, 20 yıllık bir nostaljiyi aşacaktır!