Vapurların balıkçılarla, / Seyyar satıcıların kornalarla, / Kedilerin martılarla atıştığı, / Her köşesi farklı tınlayan şehre, / Caz geri geldi. / Şehrin Caz Hali / Akbank’la 24. kez İstanbul’da...
Bu kısacık tanıtım bir şiir değil elbette ama onu öyle yazmak istedim! Ne kadar şiirsel, ne kadar hoş, ne kadar heves verici! İnsana gözünü kapatıp caz dinlemeyi arzu ettiriyor! Ah şimdi hemen bir konser salonunun rahat koltuğunda kaykılıp kendimi müziğe bırakabilseydim dedirtiyor! Ya da bir kulübün loşluğunda bedenimi ritme kaptırsaydım...
İstanbul’da insanın yolunu sadece sesler ve kokularla bulabileceğini düşünmüşümdür hep... 24. Akbank Caz Festivali’nin bu zarif tanıtımını okuyunca birden kulağıma İstanbul sesleri doldu, burnuma deniz ve egzoz kokusu geldi! İkincinin nesi güzel diyeceksiniz, seyyar satıcılar ve korna sesleri de tek başına düşünüldüğünde hiç cazip değil aslında ama bütün bunlardan oluşuyor işte “şehrin caz hali”.
Bir hayat kavgasının nidaları da müziktir dinlemesini bilen kulaklara: Vapurun yola çıktığını haber vermek ya da motorları uyarmak için uzun uzun öttürdüğü düdük; tezgahındaki malı müşterisine tanıtmak için kendince bir ezgi tutturan satıcı; caddeye ikinci sıra park eden araca tepki gösteren sürücünün kornaya yüklenmesi; birbirlerine meydan okuyan erkek kedilerin bağırışları ya da martıların sürekli bir telaş içinde çığlıklar atmaları...
Caz, içinden hüzün, keder, isyan, inanç, özlem de geçen ve aşkla, coşkuyla, yaşama sevinci ve direnciyle birleşerek oluşmuş bir müzik dalı. Amerika’da pamuk toplayan Afrikalı kölelerin gırtlağından kopup ekonomik bunalımın yasaklarla ve şiddetle dolu ortamında bir yeraltı kültürüne dönüştü. Siyahların müziği olarak görüldüğü zamanlarda neredeyse ahlaksızlık gibi algılanırken beyazların da benimsemesiyle Amerika’da ana akım müzik haline geldi. Şimdilerde caz sevmek, caz dinlemek neredeyse züppelik gibi görünmeye başladı ama hiç öyle değil, tabii. Bir açıdan klasik müzik dinler gibi dinleniyor caz... Pop ya da rock misali çok büyük ve heterojen kitleleri çekmiyor kendine. Başka bir yönden ise hemen her müzikle iletişim içinde diyalejik bir yapısı var. Farklı türleri ve sound’ları içinde toplayıp farklı zevk yelpazelerine hitap edecek bir çeşitlilik arz ediyor.
24. Akbank Caz Festivali’nin programında yer alan ve er biri değişik tarza sahip olan Mario Biondi, Dillon, Kathy Kosins, Jose James, Yasmine Hamdan, Bilal hatta adını ünlü caz müzisyeni Chet Baker’dan devşiren Avustralyalı Chet Faker misali şarkıcıları sanırım hemen herkes severek dinler. Benim favorim Dee Dee Bridgewater’ın yeğeni China Moses. Biraz pürüzlü bir sesi ve oldukça dramatik bir yorumu var. Şarkılarla öykü anlatıyor sanki. Tamam, eski kafalıyım, dar görüşlüyüm, ruhum yaşlı ve caz gibi cazı seviyorum. Öte yandan Amsterdamlı genç müzisyenlerden oluşan Jungle by Night’ın da herkesi coşturabileceğine inanıyorum doğrusu!
Dünya çapında başarılı ve olağanüstü yetenekli müzisyenlerimiz Kudsi Erguner, İlhan Erşahin, Sarp Maden, Karsu, Engin Recepoğulları da 24. Akbank Caz Festivali’nin programının başköşesinde. Onları birlikte çalıştıkları topluluklarla dinlemek de şehrin caz haline ayrı bir güzellik katacak. 23 Ekim - 2 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan Festival’in biletlerinin satışa çıktığını bir kez d e ben hatırlatayım kulağının pasını silmek isteyenlere.