Sözcü’den Necati Doğru, bana bulaşmış. Hiç tavsiye etmem.. Yavaş ol adı doğru kendi yanlış adam. Ben senin yiyebileceğin türden bir balık değilim. Boğazında kalırım. Öyle kalemini salladığın yerde 'abim, babam' diyen zevzek takımına benzemem ben. Fotoğrafıma bakıp, kilomun ölçüsünü yazmışsın, bana da eski Fetöcü demişsin. Ben senin boyunu ve kilonu bilmiyorum. Mahkemede boyunun ölçüsünü aldığın zaman hep birlikte öğreniriz.. Normal şartlar altında, sadece THY'nin Katar'a satılacağını, buna karşı çıkanların da TVF'den atıldığını iddia ettiğin o operasyon kokan yazıdan sonra bir daha insan içine çıkamaman gerekiyordu. Fakat ideolojik körlük işte.. Hâlâ makbul adam diye yazdırıyorlar sana.. Bana Fethullahçı' demişsin. Üstelik de senin gazetenin lehine ifade vermeme rağmen.. Ona geleceğim. Beni aşağılık bir terör örgütünün içinde gösterdiğin o operasyonu çarpacağım yüzüne.. Ama önce sen cevap ver.. 15 Temmuz’dan bir gün sonra, Fetö terör örgütü ele başı Gülen’in daha sonra tepe tepe kullanacağı “Naylon Darbe” tezini yazarken kimlerden sufle aldın? “Tezgahlanmış darbe” dedin. “Danışıklı dövüşten bir kalkışma” dedin.. E be insafsız adam. Aralarında Erdoğan’ın yol arkadaşlarının da olduğu o insanlar şehid oldu.. Sense darbeci teröristlerin senelerdir kullandığı o argümanı medyada ilk seslendiren yazarsın. Verdin mi bunun hesabını? Şimdi “Benden Fetöcü çıkmaz” diyerek yaslandığın Kemalist mahallenin desteğiyle sallıyorsun. Bana gelince Bay Yanlış.. Hayatımın hiçbir döneminde Fethullahçı olmadım. Ama her döneminde, her türlü darbeye itiraz ettim. Bunun için nerede ne kadar darbeci varsa hepsine karşı çıktım. Şimdi sen söyle bakalım. Delikanlı gibi 28 Şubatçılara meydan okuyabilir misin? 27 Mayısçılara.. Bak arkadaş.. Fethullahçılar denilen alçaklar sürüsünün olduğu hiçbir ortamda bulunmadım. Anlıyor musun? Medyalarında çalışmadım, bir tabak maklubelerini yemedim, Gazeteciler Yazarlar Vakfı’nın da Abant Platformu’nun da kapısından içeri girmedim. İki sefer ABD’ye çağırdılar gitmedim, ikincisinde ‘kalbinizi kırarım’ diyerek reddettim. Bu dediklerim de Fethullah Gülen’in en itibarlı olduğu günlerde yaşandı. Tanışmıyoruz seninle. Eminim tanışmak da istemezsin. Uğurlar olsun..
MEĞER SİMİT SARAYI HİKAYESİ BAŞKAYMIŞ
2019’un son günlerinde, Simit Sarayı üzerinden çok açık bir tartışma yürüdü. Batmak üzere olduğu ve kamu eliyle kurtarılmaya çalışıldığı yazıldı. Simit Sarayı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kavukçu bazı rakamlar açıkladı. Bu rakamlara göre, ortada kurtarılmayı bekleyen bir batık yok. Aksine 2020’de daha da büyümeyi hedefleyen parlak bir şirket görünüyor. İlginç değil mi?.. Değerli dostlar.. Şirket büyütmek için girişim sermayesi ortaklıkları en önemli yollardan biridir. Burada anlaşılan dünyadaki pek çok örneğinde olduğu gibi bir birleşmeydi. Ziraat Girişim Sermayesi ile yatırım ortaklığına dair görüşmeler yapılmış. Hatta hisse devri için Rekabet Kurumu’na başvuru da Simit Sarayı’ndan gelmiş. Fakat ortaklık olmamış. Peki ya sonra? Söylenenler doğru olsaydı, firmanın bugün iflas etmiş olması gerekiyordu.. Ama değil.. Kavukçu diyor ki; “Simit Sarayı, dünyanın 25 ülkesinde yatırımlarına devam etmektedir. 2020 yılında da önceki yıllarda olduğu gibi büyümesini, sağladığı istihdamı ve yüzlerce iş ortağıyla birlikte katma değer sağlamayı sürdürecektir...” Öyle ki, firma yeni 150 mağazasını açıyor. Sadece son üç yılda 163 milyon dolar ihracat gerçekleştirmiş ve TİM Hizmet ihracatı sıralamasında ilk 3 sırada yer almış. Bu ölçekteki bir markanın battığını düşünmek için kötü niyetli olmak lazım. Günümüzde, tüm dünya markaları, şirketlerini büyütmek için girişim sermayesi ortaklıkları yapıyor. Bunda yanlış bir şey yok. Fakat şirketin borçlarından kurtulmak için çareler aradığı doğru değil. Bu tür iddialara bakarken çok yönlü düşünmekte her zaman yarar vardır.