Amerika’da tam başkanlık sistemi var. Fransa’da ise yarı başkanlık sistemi. Amerika sistemi başkanlık ekseninde oluşmuş bir sistem değildir.
Eyaletler sisteminden başkanlık sistemine doğru bir geçiş yaşanmıştır Amerika’da.
Bazılarının sandığı gibi Amerika’da başkanlık sistemi olduğu için eyaletler sistemine geçilmemiştir. Tam tersine eyaletler sisteminden, siyasi ve güçlü bir birlik oluşsun diye başkanlık sistemine geçilmiştir.
Ne mi demek istiyorum?
Şunu:
Başkanlık sistemi eyaletler sistemini içkin değildir.
Başka bir tabirle eyalet sistemi veya federasyon başkanlık sistemi için “olmazsa olmaz” değildir.
Amerikan ve Fransız modeli kendi tarihsel ve sosyolojik tecrübeleri üzerinden şekillenmiştir.
“Türkiye tipi” bir modelden söz edildiğinde dudak bükenler veya anında başka ülkelerin modellerine göndermede bulunanların aşağılık komplekslerini veya Batıperestliklerini şimdilik bir tarafa bırakarak diyorum ki, hiçbir model bir başka topluma bütünüyle adapte edilemez.
Çünkü her toplumun farklı bir tarihselliği ve sosyolojik gerçekliği vardır.
***
Sözü Fransa’ya getirmek istiyorum asıl.
Geçenlerde Fransa’nın muktedir Cumhurbaşkanı’nın bir açıklaması oldu.
“Tam yetkili ve güçlü bir başkanlık sistemine acilen geçmemiz lazım.”
Bu yeni bir sistem önerisiydi.
Ve diğer muhalefet partileri bu öneriye olumlu yaklaştıklarını açıkladılar.
Çünkü herkes Fransa’da görüyor ki
yarı başkanlık sistemi bile olsa son kertede yürütmede iki başlılık var ve hizmetin gerçekleştirilmesi sürecinde ciddi aksamalar ve gecikmeler var.
Bu açıklamalardan çıkan sonuç şudur: Başkanlık sistemi siyasal istikrar ve hizmetlerin realizasyonu için mutlaka gereklidir.
Başkanlık sistemiyle aslında iki şey gerçekleştirilmiş oluyor.
Bir: Siyasal istikrarsızlığı ve çatışmayı besleyen yürütmedeki ikilik ortadan kalkıyor. Yani yürütme tekleşiyor.
İki: Reform ve hizmet süreçleri bürokratik aksamalara uğramadan hızlıca gerçekleştiriliyor.
Şimdi bunun neresi diktatörlük Allah aşkına?
Fransa gibi bizim Cumhuriyetimize de ilham kaynağı olmuş bir Batılı ülkenin Cumhurbaşkanı kalkıp böyle diyor ama ne hikmetse bizim muhalefet partilerimizin Batıcı liderleri “diktatörlük” deyip duruyor!
Fransa’da güçlü bir Cumhurbaşkanlığı sistemi var.
Cumhurbaşkanını doğrudan halk seçiyor.
Bir de Başbakanlık modeli var.
Başbakanı ve bakanları da Cumhurbaşkanı belirliyor ve atıyor.
Buna rağmen “yarı başkanlık” diye adlandırılan bu sistemde ciddi bir tıkanma gözlemleniyor.
O yüzden Başbakanlık modelinin ortadan kaldırıldığı doğrudan başkanın kendi kabinesiyle tam yetkili bir başkan olarak yürütmenin başında olduğu bir sistem arayışı gündeme geliyor.
Bu ülkenin Fransız Kemalleri ise “tam yetkili ve güçlü başkanlık sistemi”ne “diktatörlük” demeyi sürdürüyorlar!
Tek ezberleri bu!
***
AK Parti olarak bizim istediğimiz başkanlık sisteminin saç ayakları belli.
Bir: Üniter devlet esas alınıyor. Yani eyalet ve federasyon modeli dışarda bırakılıyor.
İki: Tek meclis öngörülüyor.
Üç: Yürütme tekleştiriliyor. Yürütmenin başı olarak doğrudan halkın seçtiği başkan görevlendiriliyor.
Dört: Tek meclisli parlamento güçlü bir yasama merkezi olarak konumlandırılıyor.
Beş: Erkler ayrılığının hem bağımsızlığı, hem de karşılıklı uyumu sağlanıyor. Sistemin fren ve denetleme ayarları kendilerini birbirlerine karşı konumlandırmış erkler anlayışı temelinde değil, birbirinden ayrı ve bağımsız, ama birbirleriyle uyumlu erkler anlayışı temelinde oluşturuluyor.
“Karşılıklı uyum” kelimesinden rahatsızlık duyanlara belirteyim ki pekala fren ve denetleme sistemi “karşılıklı uyum” temelinde de gerçekleştirilebilir.
Hesap sormak ve denetlemek illa da çatışmacı bir temelde olmak zorunda değildir.
Yeni Türkiye için gerekli olan sistem işte bu demokratik-özgürlükçü başkanlık sistemidir.
Başkanlık sistemiyle hem güçlü bir siyasal istikrara sahip olacağız, hem de reform ve hizmet süreçlerimizi bürokrasiye kurban vermeden hızlandırmış olacağız.
“Diktatörlük” bunun neresinde?