İç savaş isteyen hokkabazların, ikide bir “27 Mayıs benzeri bir müdahalenin gündeme geleceğini” söyleyen cibilliyetsizlerin, demokrasinin “bazen darbeyle de tesis edileceğini” söyleyen haysiyetsizlerin ve illa ki FETÖ tasmasıyla dolaşan şerefsizlerin istediği ve beklediği “darbe” halk tarafından bastırıldı.
Halk demokrasiye sahip çıktı.
Ülkesine sahip çıktı.
Onuruna sahip çıktı.
Cumhurbaşkanı’na sahip çıktı.
Meclis’e sahip çıktı.
Hükümetine sahip çıktı.
Hanesine sahip çıktı.
Daha da önemlisi, geleceğine sahip çıktı.
Girişimin daha ilk dakikalarında, bunun FETÖ’nün bir hamlesi olduğu biliniyordu.
Bu yönde istihbaratlar alınmıştı. YAŞ öncesi bir deliliğe kalkışacakları tevatür halinde kulaktan kulağa yayılıyordu.
Girişim, akşamın ilk saatlerinde başladı.
İki köprüde de geçişi yasakladılar.
Emniyet binalarına “korsan tanklarını” sürdüler.
Sokak başlarını kestiler.
Havaalanını tarassut altına aldılar.
MİT’i ve Genelkurmay’ı enterne ettiler.
TRT’yi ele geçirtip korsan bildiriler okuttular.
Sosyal medya üzerinden, ismi cismi olan militanlarına dezenformasyon yaptırıp “darbecilere itaat” istediler.
Hükümleri 3 saat sürdü.
Çünkü halkın gücünü, halkın demokrasiye inancını, halkın devletine bağlılığını hafife aldılar.
Halk, Cumhurbaşkanı’nın talimatı doğrultusunda hareket ederek, bu şerefsiz girişimi akim bıraktı.
Halk dün geceden beri sokaklarda...
Ülke çetelerden “tamamıyla temizlenmeden” sokağı terk etmek yok.
Bu şerefsiz girişimin sahipleri yargıya teslim edilinceye kadar nümayiş devam edecek.
15 Temmuz “Milli İrade Bayramınız” şimdiden kutlu olsun.
Dikkat! Hollande ilk kez ‘İslamcı terör’ dedi
AEŞ, DAİŞ, IŞİD, her neyse... Bombalarını yoğun olarak Belçika’da, Fransa’da ve Türkiye’de patlatıyor...
Fransa’nın, “Uçak gemimi gönderiyorum, DAEŞ terörüne karşı savaşan uluslararası koalisyona ben de katılıyorum” diye irade (!) beyanında bulunması durumunu değiştirmedi.
Bombalar patlamaya devam ediyor.
Fransa’nın razı edildiği konu, demek ki, sadece, uluslararası koalisyona biat etmesi değilmiş... Ve demek ki Fransa “hayati talepleri” karşılamada hâlâ isteksiz davranıyormuş.
Bu da demektir ki, Fransa, bir süre daha “terörle terbiye” edilecek...
Nice’deki kamyon terörünün bize anlattığı bir şey daha var:
Fransa’nın bazı şeylere razı edilmesi, “terörle mücadele mekaniğinin işletileceği” anlamına gelmiyor.
Çünkü kimse DAEŞ terörüyle mücadele etmiyor.
PYD’nin mücadele ettiği de yalan...
Uluslararası koalisyon ise “paravan” ve “palavra” bir
yapılanma...
Sihirli bir maymuncuk, her müşkülü çözen bir İngiliz anahtarı olarak DAEŞ, birçok işi kolaylaştırdığı gibi, uluslararası koalisyonun işini de kolaylaştırıyor; bu koalisyonun bölgedeki tasarruflarını meşrulaştırıyor.
Demek ki, bu tasarruflar çerçevesinde, PYD’nin silahlandırılması ve meşrulaştırılması gerekiyor.
Fransa’sından Amerika’sına, Rusya’sından İngiltere’sine... Uçak gemisini kapan bölgeye gitti...
Biricik ve başat hedef, “Terörle mücadele etmek, DAEŞ denilen alçak örgütlenmeyi külliyen ortadan kaldırmak...”
İlginçtir, DAEŞ’le savaş, göstermelik bir-iki hava harekâtıyla sınırlı kaldı.
Rakka bombalandı.
Bazı okullar ve hastaneler havaya uçuruldu.
Hepsi bu.
DAEŞ yerli yerinde duruyor.
NATO ülkelerinin “öncelikli hedef” ilan ettiği DAEŞ, ilginçtir, Polonya’daki NATO toplantısında bile konuşulmadı. İçinde “DAEŞ terörü” geçen bir tek cümle kurulmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan dışında, bu tehlikeye dikkat çeken olmadı.
İlginç bir durum
daha:
Neredeyse bütün bir Avrupa’yı ve Amerika’yı hedef almış DAEŞ, bombalarını sadece üç ülkeyle (Fransa, Belçika, Türkiye) sınırlı tutuyor. İnsan, göstermelik de olsa, Londra’da, Münih’te ya da diğer “düşman” (!) merkezlerde bir “hareketliliğe” yol açar, “bomba patlatıyormuş gibi” yapar. Ne bileyim, kamyon filan yakalatır.
Hayır...
DAEŞ, bu merkezlerde çatapat bile patlatmıyor.
Bu merkezlerin “koruma” altında olması ve terör uygulamalarının dışında tutulması, bize DAEŞ’in ne cins bir örgüt olduğunu ve hangi güçler tarafından himaye edildiğini mi gösteriyor?
Komplocu bir zihin yapısına sahip değilim ama Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın, dün, ilk kez, “İslamcı terör” nitelemesini kullanması ve bunun altını “özellikle” çizmesi, sanki DAEŞ’le ne murat edildiğini açıklıyordu.
Demek ki, Fransa’nın razı edildiği konulardan biri de buymuş...
Diyeceksiniz ki, Hollande “İslamcı terör” nitelemesini ilk kez kullandı. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’muz bunu her gün söylüyor. Hollande’a tur bindirmiş durumda...
Haklısınız.
Hem hiçbir ölçüye ve tartıya vurmadan “İslamcı terör” diyor, hem bu terörden kendi ülkesini sorumlu tutuyor, hem de Ortadoğu’daki savaşı Türkiye’ye (DAEŞ terörüne karşı en ciddi mücadeleyi veren Türkiye’ye) fatura ediyor.
Kemal Kılıçdaroğlu bunu hep yapıyor.
MİT TIR’larına operasyon çeken “paralel örgüt” ne yapmak istiyorsa, Kılıçdaroğlu onu yapıyor.
Eren Erdem ne yapmak istiyorsa, Kılıçdaroğlu onu yapıyor.
Joe Biden’ın cezaevinden kurtardığı Can Dündar ne yapmak istiyorsa, Kılıçdaroğlu onu yapıyor.
Batılı müttefiklerimiz (!) ne yapmak istiyorsa, Kılıçdaroğlu onu yapıyor.
Ne yaptığını, söylediklerinin “dış dünya”da nasıl bir karşılık bulacağını bile bile yapıyor üstelik!