Kurulduğundan beri mütemadiyen dağılan bir parti için "son istifalar" demek tuhaf kaçsa da, son zamanlarda peş peşe gelen istifalar (Bahadır Erdem, Durmuş Yılmaz, Nebi Hatipoğlu, Adnan Beker, Mesut Yılmaz, Aylin Anıl Arslan...) İyi Parti'yi kamuoyu nezdinde iyice perişan etti.
Ama Akşener'e asıl darbeyi vuran Ümit Dikbayır oldu.
Sakarya Milletvekili Dikbayır herhangi biri değil çünkü. Meral Akşener'e çok yakın bir isim, akrabası ve yakın zamana kadar da partinin kasasından sorumlu genel başkan yardımcısı idi.
İyi Parti kasasındaki 132 milyon TL'nin nereye gittiğini soruyor Dikbayır. Görevinden ayrılırken kasayı 132 milyonla devrettiğini, paranın nasıl olup da kısa sürede 16 milyon TL'ye düştüğünün izahını istiyor.
Bunu sorduğu için olmalı, 2018'de yaşandığı söylenen bir taciz iddiasıyla ismi şimdi ilişkilendiriliyor.
O da şayianın önünü alabilmek ve aklanabilmek için dün hem savcılığa başvurdu hem TBMM Başkanlık Divanına verdiği dilekçeyle dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi.
Özgüvenli ve iddialı bir tutum sergiliyor doğrusu Dikbayır.
Akşener'de o netlik yok nedense.
Ortaya çıkan resmi flulaştırmak, bel altı iddialarla dikkatleri dağıtmak istiyor sanki. Birkaç haftadır inanılmaz derece yüksek çıkıyor sesi. Gırtlağa hançer saplamaktan falan söz ediyor.
Grup toplantısında ortaya attığı şey mesela, ne kadar çirkin. Ve ne kadar özensiz.
Devlet bakımından ayrılan kız çocuklarına fuhuş yaptırıldığı iddiasını hırsla dile getiriyor Meral Akşener. Bağıra bağıra kürsülerden söylenecek şey midir bu? Bir duyumunuz ve hassasiyetiniz var ise eğer, ilgili bakanları arar, duyumunuzu dile getirir, takibini yaparsınız. 18-19 yaşındaki kızları, geneli zan altında bırakacak şekilde afişe etmezsiniz. Bir kadın siyasetçiden bu beklenir... Ayıptır günahtır.
Ama İyi Parti Genel Başkanı'nın konuşmasında üzerinde durmak istediğim asıl nokta bu değil. Teoman Koman'a yaptığı atıf...
Kızlara polis müdürlerinin otellerinde fuhuş yaptırıldığı iddiasının ardından, "Teoman Koman'ın talebesiyim ben" diye övündü, çünkü muhafazakâr aile hayatıyla tanınan Meral Hanım.
Sanki Koman'ın talebesi olmak iyi bir şeymiş gibi.
Psikolojik harp teknikleri konusunda CIA eğitimi olan Koman 1960 darbesinin ardından Yassıada'da görevlendirilmiş, Rahmetli Menderes'i asan idam mangası içinde üst teğmen rütbesiyle bulunmuş bir isim. "Seçilmiş biri" yani.
MİT Müsteşarlığı yaptığı 1988-1992 yılları arasında ise bir dizi siyasi cinayet işleniyor Türkiye'de. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok gibi laik kimliğiyle tanınan isimler katlediliyor ve işlenen cinayetler "dindarlar" üzerine atılıyor.
Koman'ın isminin öne çıktığı, yolunun Meral Akşener ile kesiştiği dönem ise 28 Şubat dönemi. Milli iradeye darbe niteliğindeki MGK kararlarını uygulatmak amacıyla kurulan Batı Çalışma Grubu'nun üyesi, Jandarma Genel Komutanıdır Koman.
28 Şubat darbesi malum, dindar muhafazakâr insanları ezmek, İmam-Hatiplileri ve başörtülüleri biçerek eğitim ve dolayısıyla yönetim sisteminden uzak tutmak için yapılmıştı.
Darbeyi perdelemek, dindarları lekelemek ve geniş halk kesimlerinin bir manada onayını almak için sahneye konulan bel altı kumpaslar da vardı o dönemde. Müslüm Gündüz-Fadime Şahin-Ali Kalkancı üçgeni dönemin brifing savcılarının ve darbeci medyasının eliyle pişirilerek halkın önüne konulmuştu. TV kameralarıyla yatak odalarına dalındığında Teoman Koman 28 Şubat'ın etkili komutanı, Meral Akşener ise İçişleri Bakanı'ydı.
Böyle bir geçmişin üstüne andı adını Meral Hanım.
İyi Parti'deki akçeli işleri ve bel altı tehditleri bertaraf etmek için Teoman Koman'ın ruhundan mı medet umuyor Akşener?
Temiz siyasetten bahsediyor; ama neden Ümit Dikbayır gibi savcılığa gidip şu, şu konuların açığa çıkarılmasını istiyorum, demiyor?
Tüm bu işlerin Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel ile alakası ne? Neden CHP medyasının tamamı haftalardır İyi Parti'yi konuşuyor?
Bel altı kasetlerle, akçeli işlerle siyaset dizayn etmeye alışkın eller İyi Parti'yi ittifaka sokup bir kez daha mı CHP'ye payanda etmek istiyor?
Bekleyip göreceğiz.