Çocukları dijital oyunlardan kurtarmak için yola çıkan bir grup genç, 4-6 yaş grubuna yönelik olarak oyuncakla tableti birleştiren bir sistem geliştirdi. Bu sayede çocuklar hem tutma kavrama hareketlerini yapıyor hem de üç boyutlu algılama sayesinde tablet oyunlarının olumsuz etkilerinden uzak kalıyor.
Teknolojik gelişmeler bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan ‘kabus’umuz da olabiliyor. Hele de söz konusu çocuklar olunca... Sokak oyunlarını bırakın ev içinde eğlenceli vakit geçirmeyi sağlayan etkinliklerin bile unutulduğu, iki-üç çocuğun bir araya geldiğinde birlikte vakit geçirmek yerine tablet ya da telefonda tek başına oyun oynamayı tercih ettiği günümüzde bu durum başta anne babaların olmak üzere hemen herkesin sohbetlerinin ana konusu... Sorun ortada, peki ya ne yapmalı? Bu sorudan yola çıkan bir grup girişimci genç, çözümü de bulmak için gecesini gündüzüne katıp çalışmış.
Önce fikri, sonra onu geliştirecek zemini, en sonunda da uygulama olanağını yakalayan bu gençler, çocukları parmaklarını bir ekran üzerinde ileri geri hareket ettirmekten daha çok iş yapmaya yönelten, özellikle de okul öncesi çağda el-göz koordinasyonunu ve ince motor kaslarının gelişmesini sağlayacak bir oyun tasarlayarak ‘gerçek’ ile ‘sanal’ı bir araya getirmiş. Bu hayalin hayata geçmesi ise Türkiye’nin en önemli ‘girişimci destek sistemlerinden’ İTÜ Çekirdek sayesinde olmuş. Teknoloji tabanlı girişimciliğe destek verirken oyun ve oyuncak alanında, dijital hayat ile gerçek dünya arasında bütünleşmeyi sağlayacak yeni teknolojileri de Türkiye’ye kazandıran İTÜ Çekirdek’in İstanbul Teknik Üniversitesi kampüsündeki yerinde buluştuğumuz İTÜ Arı Teknokent İş Geliştirme Direktörü Arzu Eryılmaz, daha sohbetin başında “Artık çocuklara ‘Memur olma, girişimci ol!’ denilen bir dönemdeyiz. Eskiden ‘Başımıza icat çıkarma!’ denirdi, şimdi tam tersi söyleniyor” diyerek girişimcilik iklimindeki iyileşmeyi anlatıyor. Eryılmaz, İTÜ Çekirdek olarak girişimcilere A’dan Z’ye destek verdiklerini belirterek şöyle devam ediyor:
HER TÜR FİKRE AÇIKLAR
“Girişimciler, teknolojinin her alanındaki fikirleriyle bize başvurabilir. Kimyadan robot kola, eğitim teknolojilerinden yeni buluşlara kadar... Bunun için önce itucekirdek.com adresindeki başvuru formunun doldurulması gerekiyor. Ön elemenin ardından jüri değerlendirmesi geliyor. 2014’te binden fazla başvurunun içinden 300’ü jürinin önüne çıktı. Akademisyenlerden iş hayatının başarılı isimlerine bir dizi etkili ismin yer aldığı jüri, içlerinden 40 başvuruyu seçti. Bu projelere öncelikle yedi gün 24 saat kullanabilecekleri, laboratuarlarında deneme yapabilecekleri bir ortam sağlanıyor. Eğer örnek geliştirmeleri gerekiyorsa, bizim ‘çekirdek cüzdan’ dediğimiz ve belirlenen tüm projelerin ortak olarak kullanımına açık olan 100 bin liralık AR-GE havuzumuzdan yararlanabiliyorlar. Mart ayında kabul edilen girişimciler kasıma kadar fikirlerini geliştiriyor.”
Geliştirilen fikrin orijinalliği kadar ticarileşmeye açık olması da önemli. Bu nedenle girişimcilere finansal planlama, iş modeli hazırlama, ürünün kime nasıl pazarlanacağı gibi konuları da içeren 150 saatlik bir eğitim veriliyor. Ülkenin önde gelen isimleri başarı-başarısızlık hikayelerini paylaşırken yeni fikir sahiplerine akıl hocalığı yapıyor. Olgunlaştırılan projeler kasım ayında düzenlenen İTÜ Çekirdek Big Bang etkinliğinde hem halkın hem de jürinin karşısına çıkıyor. Birincinin belirlenmesinde jüri etkin olsa da halkoyundan yüksek beğeni kazanan projeler de çeşitli şekillerde ödüllendiriliyor.
OFİS DE HAZIR
Birincilik ödülü 100 bin lira. 2014’te toplam 365 bin liralık nakit ödül dağıtıldığını söyleyen Eryılmaz, girişimcinin elini bırakmadıklarını söylüyor. Ancak öyle bir destek var ki en az bu maddi ödül kadar değerli. O da İTÜ Çekirdek’te bir yıl boyunca kullanılabilecek bir ofis olanağı. Kazananlar, bir önceki yıl fikirlerini geliştirdikleri alanın etrafına dizili ofislerde, bu yıl şirket sahibi olarak yer alacak. Ta ki kendilerinden sonraki Big Bang’in başarılı isimleri seçilinceye kadar. Bu yıl İTÜ Çekirdek’teki beş ofisten biri de çocukları dijital oyunların etkisinden bir nebze de olsun kurtarmayı amaçlayan oyun geliştiren Tabtoy Studios ekibi... İTÜ elektronik mühendisliği mezunu Onur Yıldırım, Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu Sertaç Faruk Altural ve Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki elektronik ve haberleşme mühendisliği eğitiminin ardından İTÜ’de yüksek lisansa devam eden Rahim Öner, mart ayından kasıma kadar geceli gündüzlü çalışmış. Yola çıkış noktaları ise tabletlerden başını kaldırmayan yeğenleri olmuş. Öner, “Çocukların hoşuna gidecek ama onları dijital oyunların olumsuz etkilerinden koruyacak bir şey yapmak istedik.
Oyuncakları, tablet oyunları ile birleştiren bir sistem oluşturduk” diyor. Geliştirdikleri dikdörtgen şeklindeki oyun konsolu, üzerine konulan oyuncakları tanıyarak bluetooth aracılığıyla bağlantıda olduğu tabletle etkileşime giriyor. Şimdilik müzik, boyama, sayı sayma, toplama ve çıkarma işlemlerini yapmaya olanak sağlayan sistemi geliştireceklerini söyleyen gençler, uygulamaların Appstore’dan indirilebileceğini dile getiriyor. Oyuna gelince; çocuklara orkestra oluşturma olanağı veren modülde, konsol üzerine eklenen her enstrüman tabletteki orkestraya katılıyor. Bu sayede çocuk hem bir oyuncağı kavrama, üç boyutlu olarak hissetme şansı buluyor hem de onun sesini, müziğe etkisini duyuyor. Boyama oyununda ise üzerinde giysi parçalarının ve renklerin bulunduğu parçalar, platform üzerine konuyor.
Kahramanının tişörtünü kırmızıya boyamak isteyen çocuk, önce oyuncaklar arasından tişörtü seçiyor ve onu konsolun üstüne koyuyor. Ardından üzeri kırmızı oyuncağı... Matematik oyunları ise birden fazla çocuğun bir arada oynayabilmesini sağladığı için ilgi çekiyor. Çocuklar ekranda gördükleri işlemlerin sonucunu konsolun üzerine koyuyor.
Hem kendi yeğenlerinden hem de deneme için gittikleri kreşlerdeki çocuklardan da ‘tam not’ alan Tabtoy ekibi, bu fikrin oyuncakçılardaki raflarda yerini alması için çalışıyor. Dünyada ilk olduğunu belirttikleri oyunun patentini almak için gerekli başvuruları da yapan ekip üyeleri, fikirlerini hayata geçirdikleri için de mutlu.
Geçen yılın birincisi de elektronik yapbozdu
Oyun yazılımlarına yönelik ilgi İTÜ Çekirdek başvurularındaki yoğunlukta da göze çarpıyor. Geçen yılın birinci gelen fiki de oyuncaklarla ilgili. Şahin İncik’in elektronik yapboz fikrinden yola çıkarak geliştirdiği ‘Makey’ oyuncağı çocuğa istediği oyuncağı yapma, hayalini gerçeğe dönüştürme olanağı veriyor. Birbirine kenetlenebilen altıgen bloklar halindeki oyuncakla sesle hareket eden araba, dokunmatik lamba yapmak mümkün.
PAYLAŞMAYI DA SEVGİYİ DE OYUNLARDAN ÖĞRENİYORLAR
UZMANLAR her fırsatta, oyun ve oyuncakların çocuk gelişiminin olmazsa olmazı olduğunu vurguluyor. Oyun terapisti ve psikolog Sezgi Şentürk, “Çocuklar paylaşmayı da yalnızlığı da sevgiyi de şiddeti de ilk önce oyunlarda öğreniyor. Bu yüzden ‘çocuk oyunu’ deyip geçmemek gerekiyor” diyor. 21. yüzyılda çocukların dijital oyun gerçeğiyle yüz yüze olduğunu hatırtan Şentürk, şu uyarılarda bulunuyor:
“Çocuk ve aile ilişkileri yararına dijital oyunların kullanımının yaşlara göre sınırlandırılması gerekir. Aksi takdirde gerçek yaşam ile fantezi arasındaki farkı yakalayamadığı için oyunlardaki kahramanların yaptıkları davranışları arkadaşları üzerinde denediğinde, korkular ve kaygılar geliştirebilir. “ Şentürk, dijital oyunları gerçek oyuncaklarla oynamaya yönelik girişimlerin de olumlu yönlerine dikkat çekerek şunları söylüyor:
“Bu tür çalışmalar çocukların gelişimine olumlu katkı yapabilir. Özellikle okul öncesi çağda kavrama, üç boyutlu algılama, ince motor becerilerini geliştirmeye yardımcı olabilir. Bu tür çabalar önemli.”