Bir şeyin "faydalı" ya da "zararlı" olarak nitelenmesi kullanım alanına göre değişir. Mutfakta kullanılan bıçak "faydalı" iken aynı bıçak adam öldürmekte kullanılırsa "zararlı" hale gelebilir.
Bugün güncel kavramlardan olan "dijital kültür" de böyle.
"Dijital kültür" deyince birçoğumuzun aklına hemen facebook, instagram, youtube, twitter gibi sosyal medya mecraları, çocukları oyalamak için kullandığımız oyunlar, eğlence veya bahis siteleri geliyor.
Oysa "dijital kültür" bunların çok daha ötesinde bir kavram. Ancak biz bilgilenme amacıyla bunun daha ötesini yaşamaktansa kolay olanı tercih edip onu eğlence için kullanmaya alıştık.
Toplum olarak cep telefonlarına esir ettiğimiz dijital dünya, aslında hayatın her alanını kapsayacak kadar geniş. İş dünyasından finans dünyasına, ev yaşamından eğitim hayatına varıncaya kadar pek çok alan bunun kapsamına giriyor.
Dijital mecra dünyanın çoğu yerinde, bizim ülkemizde olduğu gibi sadece internet veya telefonlarla sınırlı değil. Gelişmiş ülkelerde neredeyse hayatın tamamını kapsamakta.
Ülkemizde ise bu konuda adeta bir "dijital cahilliği" yaşanmakta. Bu durum yazımızın başında verdiğimiz bıçak örneğiyle anlaşılabilir.
Hayatımızı kolaylaştırması gereken dijitalin esirleri haline geldik.
Dijital dünya artık köy, metropol, ülke, şehir, zaman, mekân, yaş, dil, din farkını ortadan kaldırmış durumda. En ücra köyde yaşayan bir insanla ülkemizden binlerce kilometre uzakta bir metropolde yaşayan insan aynı aygıtla ortak bir mecrada zaman geçirebiliyor.
Tarihe damgasını vurmuş İpekyolu'nun döneme etkilerinin benzerleri artık dijitalle birlikte bu dönemde de görülüyor. İpekyolu seyahatlerinde, gerçekleşen ticaretin yanında yeni alışveriş ve tanışıklıklar kültür etkileşimine de zemin oluşturuyordu.
Zamanın İpekyolu artık dijital. Her türlü bilim, ilim, ticaret, savunma sanayi ve bütün kültürel etkileşimlerin yolu bu.
Ülkemizde hakim olan dijital kültür cahilliğini ortadan kaldırmak için bir "Dijital Kültür Okur Yazarlığı" seferberliği başlatmak gerektiğini düşünüyorum. Toplum, dijital kültürün doğru kullanımı hakkında bilgilendirilmeli ve bunu nimet haline getirebilecek, faydalarından istifade edebilecek hale getirilmelidir.
Tabii ki bunun için başta devlet kurumları olmak üzere bütün sektöre büyük görevler düşüyor.
Özellikle Millî Eğitim Bakanlığı tarafından, okullarımızda Dijital Kültür Okur Yazarlığı konusunda yapılacak eğitimlerle çocuklar bunun doğru kullanımı hakkında bilinçlendirilmelidir.
İnsan bilmediği şeyin cahilidir. Dijital kültürü yanlış kaynaklardan ve eksik olarak öğreniyoruz. Öğrencilere bu konuda yapılacak çalışmalar, daha yolun başındayken doğru bilgilerle doğru kullanımı sağlayacaktır.
İletişim Daire Başkanlığı başta olmak üzere Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı'nın doğrudan halka yönelik yapacağı eğitim ve seminerlerle vatandaşlar bu konularda bilgilendirilebilir.
Merak etmeliyiz: Çiftçilerimizin yüzde kaçı dijital kültürün nimetlerinden istifade etmektedir? Veya sanayicilerimizin yüzde kaçı onun kolaylıklarından yararlanmaktadır?
Dijital Kültür Okur Yazarlığı noktasında belediyeler halka en kolay ulaşacak kurumlardır. Belediyeler tarafından verilecek eğitimler ve yapılacak söyleşilerle halk bunun doğru kullanımı hakkında bilgilendirilmeli.
Üniversiteler de yapacakları akademik çalışmalarla bu alana katkı sunabilirler. Marmara Üniversitesi'nde gerçekleştirilen, katılamamış olsam da takip etmeye çalıştığım 'Dijital İşletme Zirvesi' bu konuya verilebilecek örneklerden biri.
Marmara Üniversitesi (ESKAR) tarafından düzenlenen zirve, dijital kültürün doğru kullanımı hakkında yapılacak çalışmalara katkı sunmayı amaçlıyor. ESKAR'ın öncülük ettiği bu ve benzeri çalışmaların yaygınlaşması gerekiyor.