2013 dünyasında kurumların önemini azımsıyoruz kanısındayım.
Oysa, dünyada böyle çok ciddi bilimsel akımlar var, yeni de değil, bir ülkenin iktisadi büyümesi ile kurumlarının düzeyi arasında bire bir ilişki kuruyorlar.
Ve, çok ama çok büyük ölçüde de haklılar.
Türkiye gibi bir ülkede, bir dizi nedenden, kurumların önemi çok daha da fazla.
Oysa biz, kurumlara, kurumların önemine pek takılmıyoruz.
Peki nelere takılıyoruz?
Çok büyük ölçüde manipülatif, dezenformasyona dayalı dedikodulara takılıyoruz.
Son bir, iki aydır ülkede yaşananlara, daha doğrusu konuşanlara bir bakalım.
Kim kimi fişlemiş, nasıl fişlemiş?
2004’de MGK’da alınan kararın uygulanması gerçekleşmiş mi, gerçekleşmemiş mi?
Cemaat devlet içinde kadrolaşmış mı, kadrolaşmamış mı?
MİT ile Emniyet arasında çok sıkı bir çatışma var mı, yok mu?
Başbakan Erdoğan’ı devirmeye, tutuklamaya yönelik devletin içinde bir girişim var mı, yok mu?
Yargı Hizmet hareketinin emrinde mi, değil mi?
Mustafa Balbay’ın tahliyesi meselesi bir hukuksal süreç mi, yoksa devlet içinde bir kavganın yansıması mı, değil mi?
Bu soru listesini bugünlerde sonsuza kadar uzatabiliriz.
Üzerimize bilgi yağıyor diyemeyeceğim ama haber yağdığına kuşku yok.
Ama bu haberlerin ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilemiyoruz.
Daha da önemlisi, ne kadarı manipülasyon amaçlı, ne kadarı dezenformasyon, bunu hiç bilemiyoruz.
Bu durum çok can sıkıcı bir durum.
İnsanlar da, ne kadarının manipülasyon amaçlı olduğunu bilemediğimiz bu haber sağanağı altında, kanaat oluşturmaya çalışıyorlar.
Ve hatta birileri de bu haber sağanağı üzerinden, kanaatten de öte, pozisyon, siyasa oluşturuyorlar.
Ben bu işten çok sıkıldım, çok rahatsızım.
Kimi görsem “duydun mu, haberin var mı?” diye başlayan cümleler kuruyorlar.
Başkaları da bana “Hocam, sen bu işe ne diyorsun?” diye başlayan sorular yöneltiyorlar.
2004 MGK kararları üzerinden oluşan ortam kanımca mükemmel bir örnek.
Bu kararın MGK’da alındığı kesin ama sonrası gerçekten bir muamma, herkes kendi siyasal pozisyonuna göre bir şeyler söylüyor.
Gelelim yazımın başında vurguladığım kurumlar meselesine.
MGK kararları yaşama geçirilmiş mi, geçirilmemiş mi, bu mesele çok mu önemli?
Önemli olan 2013 Türkiye’sinde, AB’ye tam üyelik sürecini yürüten bir ülkede, Anayasasının başında demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin olduğu bir devlette MGK gibi bir kurumun varlığıdır.
Başta tartışmalardan başka kurum örnekleri de verebilirim.
Siyaset konuşmasını çok seviyoruz ama kimse Siyasal Partiler Kanunu’nu konuşmuyor.
Ne kadarı gerçekten haber, ne kadarı dezenformasyon olduğunu bilemediğimiz ve sıradan vatandaş olarak da asla bilemeyeceğimiz konuları bir kenara bırakalım.
MGK’yı tartışalım.
Böyle bir kurumun olduğu ülkede demokrasi, hukuk devleti ne anlama gelebilir, bunu konuşalım.
MGK kararlarının Bakanlar Kurulu’na BİLDİRİLDİĞİ bir ülkede sürdürülebilir büyüme ne ölçüde mümkündür, bunu düşünelim.
Kurumların önemini daha ciddiye alalım, dedikodulardan çok bu meseleye odaklanalım derim.
MGK orada durduğu ölçüde, 2004 kararları alınsa ne olur, alınmasa ne olur, uygulansa ne olur, uygulanmasa ne olur?