Erdoğan iktidarda mı? İktidarda. Muktedir mi? Muktedir. Bazı meselelerin çözümü şimdilik gücünü aşıyor yahut o meselelerin çözümünü ertelemek durumunda kalıyor, ama, elhak, Erdoğan iktidarı Türkiye demokrasisinin gördüğü en güçlü iktidar.
Bununla beraber, Türkiye demokrasisinin gördüğü en güçlü sistem muhalifi de Erdoğan. İktidardaki Erdoğan.
12 yıldır başbakan olduğu halde devletle, düzenle, sistemle ödeşmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen bir devrimci ile kaşı karşıyayız.
Devleti millete mal etme sürecini tamamlamadan devletin adamı olmayı reddediyor, “Statüko”yu ve “statüko partileri”ni şikayet ediyor millete.
“Milletin Adamı” sıfatıyla statükonun üstüne yürüyor.
Tek parti diktatörlüğünde kurulan paradigmayla savaşarak Müslümanlığın üzerindeki baskıları kaldırıyor, şovenizmin canına okuyor, Kürtlüğe vurulan zincirleri kırıyor, Dersim katliamını mahkum ediyor, milletin ensesinde boza pişiren militaristlere hadlerini bildiriyor, Alevilerin itilip kakılmışlığına son veriyor, gayrimüslim azınlıkların haklarını iade ediyor, uluslararası sistem ağalarının dümen suyunda gitmeye dayanan dış politikayı tarihin çöp tenekesine atıp dünyanın dört bir yanında fırtına gibi estiriyor Türkiye’yi.
Sadece Kemalist paradigmaya değil Erdoğan’ın muhalefeti; sadece içeriye dönük değil devrimciliği; kürsel emperyalist sisteme -onun siyasi, askeri, kültürel ve bilhassa ekonomik tahakkümüne- karşı da devrimci bir tavırla mücadele ediyor.
Gezi’ciler kendilerini devrimci sanıyorlar, paralel devlet mensupları direnişçi pozları veriyorlar; ama bunların ikisi de uluslararası sistem ağalarının cici çocukları, özgür ve bağımsız Türkiye davasına set çekmeye çalışan/set çekmekte kullanılan gerici güçler. Erdoğan’ın onlara pabuç bırakmaması otoriterlikten filan değil, bilakis gayri meşru otoritelerle hesaplaşma azmindendir, sistem muhalifliğindendir, devrimciliğindendir. Devrimci de direnişçi de Erdoğan, onlar değil.
Bu devirde yaşamaktan, bu tarihi liderle çağdaş olmaktan, bu müthiş değişim sürecine tanık olmaktan ve sadece seçim sandığında oy kullanarak da olsa katkıda bulunmaktan büyük mutluluk ve heyecan duyuyorum. Rabbime şükrediyorum bu nimet için. Şükretmeyen, sevincimizi ve devrimci heyecanımızı paylaşmayan, şu muazzam dönemi hep homurdanarak geçiren, başörtüsüne özgürlüğü ve Davos hadisesini bile homurdanarak karşılayan, bir türlü havaya giremeyen, bütün trenleri kaçırdığı gibi 10 Ağustos trenini de kaçıracakmış gibi duran müzmin Erdoğan muhalifi kardeşlerimi anlayamıyorum.
İsteyen geride kalsın, ömrünü homurdanarak geçirsin. Biz yürüyoruz. Biz ilerliyoruz. Şimdi, milletin seçtiği ilk cumhurbaşkanıyla, ADAMIMIZ Erdoğan’la Çankaya Köşkü’ne girip cumhuriyet tarihi boyunca o köşkten ve genel olarak devletten sadır olan kötülüklerin kökünü kurutmaya hazırlanıyoruz; Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.
***
Devrimci ağabeyimiz Nuri Pakdil’in Sancaktar dergisi vasıtasıyla verdiği seçim mesajı:
“Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye özelinde ve yeryüzü genelinde çok kritik bir dönemde yapılmaktadır. Bu itibarla, her türlü parti asabiyeti bir yana bırakılarak, oylarımızın “Halkın Adamı”na verilmesi mutlak bir zorunluluktur. Ben oyumu, sandığa giderek sevinçle kullanacağım. Hayırlı olan da, kesinlikle budur!”