Devletin işleyiş rutininde çok ama çok çirkin alışkanlıklar, refleksler var.
İşin ilginç, ilginç olduğu kadar da acıklı tarafı da bu çirkin reflekslerin iktidarda kim olursa olsun değişmemesi.
Bu çirkin uygulamaların, alışkanlık ya da devlet reflekslerinin devlete şeref kazandırmadığı ortada, hatta devlet kavramının canına okuyor, rezil ediyor; örnekler sayısız.
İki sene önce, İstanbul Maltepe’de Dumlupınar İlköğretim Okulu’nun anaokulunda, Efe Boz isminde bir yavru, okulun tuvaletinde hayatını kaybetti.
Hayatını kaybetmesinin nedeni tuvaletteki bir vidası eksik lavabonun üzerine düşmesi, bu esnasda da kırılan bir parçanın Efe’nin gırtlağını kesmesi, bu korkunç olaya 22 dakika müdahele edilmemesi.
Bu korkunç olayın ilk şokunu atlatan aile de İstanbul Valiliği ve Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine idare mahkemesinde dava açıyor ve dava geçtiğimiz günlerde Mahkeme’nin devleti aileye 275 bin TL tazminat ödemeye mahkum etmesiyle sonuçlanıyor.
Buraya kadar işler normal gibi, aile de, daha önce yaşanan benzer durumlar için bu kararın emsal niteliği taşıyacağını söylüyor, tatmin olduğunu açıklıyor ama meselenin bir de çok çirkin bir idare-devlet ayağı var.
Aleyhine dava açılan idare, burada İstanbul Valiliği ve Milli Eğitim Bakanlığı, mahkemeye bir savunma sunuyorlar, kabahati, özensizliği, okulun bakımsızlığını üstlenmiyorlar ve savunmalarında da olaya anaokulu öğrencisi Rahmetli Efe Boz’un “yaramazlığının”, daha da vahimi “dünyayı öğrenme güdüsüyle lavabonun üzerine çıkmasının” neden olduğunu, kusurlu tarafın anaokulu öğrencisi yavrunun olduğunu söyleyebiliyorlar, şaşmamak mümkün değil.
Bu tür durumlarda, yani davanın zaten kamuoyu vicdanında çözüldüğü, idarenin ağır bir biçimde mahkemeden önce vicdanlarda mahkum edildiği davalarda idarenin böyle çirkin savunmalar yazması bir bürokratik mecburiyet midir?
Şayet bu çirkin devlet refleksi bir mecburiyet ise, bu nasıl bir devlet, nasıl bir refleks ve mecburiyet. Bu çirkin savunmaları idarenin içinde kimler yazmaktadırlar?
Siyasi ya da üst düzey idari sorumluluk üstlenen bakanlar, valiler bu ahlaksız savunmalara neden müdahele etmemektedirler?
Dilerim, Efe Boz’un ailesi bu kez de bu çirkin savunma aleyhine ve rahmetli yavruyu “yaramazdı, ondan öldü” diyenlere dava açsın. Bir de işin temyiz skandalı bölümü var.
İdare (devlet) bu tür kararları neden temyiz eder? Yarın, Hazine tarafından karşılarına çıkarılacak bir tazminat soruşturması korkusundan bunu yapıyorlarsa, yuh olsun onlara, gitsinler başka iş yapsınlar. Bu temyiz skandalına bendeniz ilk kez o tarihlerde görev yaptığım İstanbul Üniversitesi’nde şahit olmuş idim.
Rahmetli Prof. Bülent Tanör darbeci paşalar Kenan Evren-Necdet Üruğ ekürisi tarafından 1402 ile üniversiteden uzaklaştırılmış, daha sonra da bir idare mahkemesi kararıyla görevine geri dönebilmesinin önü açılmış idi ama üniversitesi, üniversiteden meslektaşı olan rektörü Rahmetli Tanör’ün göreve iadesini öngören kararı temyiz etmişler idi, Bülent Tanör’den çok bu kararı temyiz edenlere içim cız etmiş idi.
Benzer bir kepazelik çok yakın tarihlerde AİHM’de Hrant Dink davasında necip devletimizin verdiği savunmada yaşanmış, devlet görevlilerinin gözü önünde, bilgisi dahilinde, adeta ilan edilmiş kalleş bir cinayete kurban giden Hrant Dink bir naziye benzetilmiş, bu edepsizlik devletin resmi belgesinde yazılmış idi; bu savunmanın AİHM’e kimlerin onayı ve imzası ile gittiğini biliyoruz da bu kepazelikleri yazan bürokratın, Adalet ya da Dışişleri Bakanlığı mensubu (!), kimliğini bilmiyoruz.
Çağrım, yürütmenin başında olan Sayın Gül ve Sayın Erdoğan’a.
Sizler, lütfen, sorumluluğunu taşıdığınız devletin böyle çirkin savunmalar üretmesine, Efe’ye “yaramazdı, ondan öldü” diyen, Hrant’ı naziye benzeten savunmalara ve anlamsız, vicdanları acıtan temyizlere engel olun.
twitter.com/KarakasEser