Son zamanlarda darbe teşebbüsü iddialarıyla birçok kişi yeniden yargılanıyor. Sorun bu kişilerin yargılanması değildir ancak deliller hakkında tartışmalar var. Bir yargı süreci delillere dayalı iddialara dayanıyorsa bunların doğru olması gerekir. Ancak yeniden ele alınan darbe yargılaması aşamasında sanıklar, delillerin değiştirildiğini iddia ediyor ve askerin esas görevi olan tatbikatların planlarının ise darbe hazırlığı gibi yansıtıldığını söylüyorlar. Buradan şu sonuç çıkıyor: Bir olay yargı tarafından ele alınsa bile sağlam delillere dayanması gerekir. Ama devlet içindeki çatışma ve rekabette, uygulamada kanunların tatbik edildiği savunulsa bile, işin içine karşılıklı çıkarlar ya da inançlar karışıyorsa bir çaresizlik söz konusudur.
***
Devlet içinde bütünlük ve kurallara itaat aranmalıdır. İzlenen politikaları herkes beğenemese bile, bir görevli yaptığı işleri değerlendirip ona göre davranmak yetkisine sahip değildir. Farklı düşüncesini etkili ve yetkili kişilere anlattığı halde tahammül edemeyeceği şeyleri yapmak zorunda kalırsa görevinden ayrılır ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaşır. Ancak bu durumda kamuoyuyla paylaşılacak düşünceler bazen medya tarafından değiştirilebilir ya da gündeme bile gelmeyebilir.
Güçlü bir devlette uygulanacak politikalar görevliler tarafından belirlenir. Oysa şimdi birçok karar devlet dışı güçler tarafından alınmakta ve bunun uygulanması için devlet personeli görevlendirilmektedir. Bu nedenle bir konuda görevlinin değil dışarıdan ilgilenen gücün etkisine bakıyorum ve bunların uygulanacağını düşünüyorum. Bu durumda ülke siyasetinin yönünü de tahmin etmek ve paralel adı ile gündeme gelen yapının da incelenmesini ve hedeflerinin ne olduğunu anlamayı gerektiriyor. Atıfta bulunulan bu güçler, devleti kendilerinin yönetmesini hem bilgi olarak hem de tecrübe açısından önde görüyorlar. Hatta devletin oluşmasında, seçilenlerin belirlenmesinde çok etkin olduklarını düşünüyorlar. Devleti yönetenler uygulanacak her kararı kendilerinin vermesini bir sürece bağlıyorlar. Kendileri her olay hakkında analiz yapmak yerine herhangi bir konudaki düşüncelerden birini seçiyorlar. Oysa güçlü yöneticiler uygulanacak kararları, öngörülenler arasından seçerek tercihlerini tespit ederler. Yani bir tek kişinin öngörüsünü değil her zaman farklı kaynaklara dayanılarak analiz edilenlerden biri seçilerek karar verilmesi gerekir. Bu tarz doğaldır ve bir kişi en üst düzeyde görevli olsa bile her konuyu ayrı ayrı inceleyip karar veremez. İnceleme ve değerlendirmesi yapılan düşünceler arasından beğendiğini uygulamaya geçirir. Eğer yönetenin tercih ettiği görüş her zaman aynı kişi ve merkezin ürünü ise devleti onlar idare ediyor demektir. Her ülkede böyle bir yapı farklı ölçülerde de olsa vardır. Güçlü devletler olayları analiz edecek ve uygun kararların ne olacağını öngören kişilerden bir devlet yapısı oluştururlar. Farklı siyasi partilerin iktidara gelmesi bu yapıya ters değildir. Aynı değerlendirmelerin sonucunda ortaya çıkarılan icraatta iktidardaki siyasi yapıya uygun bazı eklemeler ve farklılıklar olabilir. Bu analiz ve çözüm yollarının görüntüsü farklı olsa bile ülkenin refah ve huzurunu temine yönelik ana hedef oluşturulmalıdır. İktidardaki parti de ana hedeften ayrılmaksızın kendi görüntüsüne uygun olanı, ülkeye hizmet etmek için, belirlediği siyaset çerçevesinde gerçekleştirmeye çalışır. Ancak bazı ülkelerde siyasi hedef bazen karşı gücün tasfiyesini gerektirir ve bu amaçla düşünce yerine tartışma ve çatışma ortamı kullanılır. Görünenin aksine umarım bizde böyle bir ortam oluşmaz.