AK Parti iktidarları vatandaşların mahrum bırakıldıkları kimi hakları iade ederek demokratikleşme alanında önemli adımlar atmıştır.
Hakları iade edilen kesimlerden biri de Kürt kökenli vatandaşlardı.
Bununla birlikte Doğu ve Güneydoğu'da binlerce terörist güvenliği tehdit etmeyi sürdürüyorlardı.
AK Parti iktidarı cumhuriyet tarihinin en barışçı adımlarından birini daha atarak terörü tamamen bitirmeyi amaçlayan Çözüm Süreci'ni başlattı.
Âkil Adamlar heyetleriyle önce ülkenin tamamında vatandaşların nabzı tutuldu.
Sonra müzakere başladı.
Amaç artık akan kan dursun, anneler ağlamasın, silahlar gömülsün ve terör sona ersindi.
Ne var ki o zaman bu sürece en sert tepkiyi CHP ve MHP koydu.
1 Ekim'de Devlet Bahçeli beyin PKK'nın siyasi uzantısı DEM mensuplarıyla tokalaşması bir dönüm noktası oldu.
22 Ekim'deki çağrısı ise tam ezber bozan bir çıkıştı. Bu çağrıyı Türkiye'de Devlet beyden başkası yapamazdı. O yüzden de 22 Ekim gerçek manada bir milattır.
Çözüm sürecinde silahların bırakılması, teröristlerin ülke dışına çıkması görüşülüyordu ama terörist başının mecliste konuşması kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu.
Devlet beyin terörist başının TBMM DEM grubunda konuşarak örgütü lağvettiğini açıklamaya davet etmesi ve umut hakkından bahsetmesi hakikaten MHP liderinden beklenmeyen bir çıkıştı. Herkesi şok etti. Kendi tabanından bile kimi itirazlar yapıldı.
Ancak Devlet bey doğru olanı yaptı.
Çünkü iç cephenin güçlendirilmesi için PKK ve uzantısı siyasi partinin önce iplerini tutan emperyalistlerin elinden kurtarılması sonra da terör örgütünün lağvedilerek dağda silah yerine ovada siyaset mottosunu hayata geçirmek gerekiyordu.
Hani terörist başı ABD tarafından 1999 yılında Türkiye'ye teslim edilince dönemin başbakanı Ecevit, 'Niye teslim ettiler anlamadım!' demişti ya.
Anlaşıldı ki ABD terörist başını teslim ederek örgüte hâkim olmayı hedeflemiş ve bunu Suriye'nin doğusunda yüz binden fazla teröristi eğiterek donatarak ve her türlü destek vererek hayata geçirmişti.
ABD'nin İsrail demek olduğu Gazze soykırımı ile artık itiraf edilmiş oldu.
Güneyimizde donatılıp eğitilerek her türlü silah ve mühimmat desteği verilerek oluşturulan ordu Türkiye için ciddi bir tehdit unsurudur.
Cumhurbaşkanı İsrail tehdidinden söz edince kastettiği bu tehdittir. İsrail ebetteki doğrudan Türkiye'ye saldıramaz ama eğitip besleyip yönlendirdiği terör ordusuyla tehdit oluşturmaktadır.
ABD İsrail güdümündeki terör örgütünü kimi AB ülkelerinin de desteklediği malum.
ABD/İsrail güdümündeki PKK'nın siyasi kanadının özgür olduğunu söylemek de tabiatıyla mümkün değil.
Çözüm sürecinin amacı da emperyalizmin örgüt üzerindeki nüfuzunu sonlandırmaktı.
Olmadı örgütün ipini elinde tutan emperyalist güçler süreci baltaladılar ve masayı devirdiler!
Şimdi Devlet beyin başlattığı bu sürecin amacı da örgütü emperyalizmin güdümünden kurtarmak, DEM'i Türkiye partisine dönüştürmek ve örgütü ortadan kaldırmaktır.
Amaç doğrudur hedef isabetlidir!
CHP'nin de bu sürece destek vermesi tarihi bir fırsattır.
Buraya kadar tamam da asıl bundan sonrası önemli.
Bahçeli'nin DEM'e uzattığı ele DEM, 'Muhatabınız İmralı'dır!' diyerek terörist başını göstermişti. Bahçeli bu pası hemen değerlendirerek terörist başının TBMM'de konuşması ve umut hakkı gibi ezber bozan bir çıkış yaptı.
DEM ve KCK bu çıkışa destek verdi Kandil de kerhen destek veriyor havası pompaladı. Ancak tam bu sırada TUSAŞ'a yapılan saldırı ile kararı terörist başının değil Kandil'in vereceği mesajının iletilmiş olabileceği yorumları yapıldı.
'TUSAŞ saldırısı PKK'nın dolayısıyla ABD/İsrail'in saldırısıdır!' değerlendirmeleri yabana atılmamalıdır.
Bu saldırı terörist başının örgüt üzerinde etkisi yoktur mesajı olarak da yorumlanabilir.
Buna rağmen DEM saldırıyı provokasyon olarak değerlendirmiş ve çekingen bir tavırla da olsa Devlet beye destek vermiştir.
Dolayısıyla önümüze tarihi fırsat çıkmıştır.
18 Mart 2014 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin terörist başının 2024 yılında cezasının gözden geçirilmesi kararı da Devlet beyin teklifine zemin oluşturabilir!
Devlet bey siyaset tarihine ders konusu olabilecek bir çıkış yapmıştır.
Doğru yapmıştır!
Emperyalist güçler dışarıdaki örgütün iplerini bırakmayabilirler ama süreç başarılı olursa örgüt en azından yurt içinde bitirilmiş olur ki iç cephenin güçlendirmesi açısından önemlidir!
Çözüm sürecinin akamete uğramasında Kandil kadar terörist başı da sorumluydu. Nevruz'da verdiği mesajın sonuna kadar arkasında durmadı!
Bu sefer kimler ne kadar kararlı davranacak göreceğiz!