-”Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeş oldunuz. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı...” (Al-i İmran Suresi 103)-
9 Kasım 1989 tarihinde 8’inci Cumhurbaşkanı seçilen Turgut Özal, ANAP’lı milletvekillerine veda ederken, “Bölünmeyin parçalanmayın. Kur’an’da söylendiği gibi Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” demişti.
Lakin Özal’ın Çankaya’da yalnızlaştırılmasına en fazla ANAP’ın içindeki “unsurlar” ön ayak oldu.
Sonuç; Özal “Dindar cumhurbaşkanı” olarak rahmet ile anılırken ANAP siyaset sahnesinden aktörleriyle birlikte silindi!
Bu burada böylece dura dursun.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan milletin oyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı olmadan önce “Seçilmiş cumhurbaşkanı ile seçilmiş başbakan arasındaki yetki karmaşası olacak” savı dillendirilmişti. “Gelin anayasayı değiştirelim. Partili Cumhurbaşkanı modeli dahil tartışalım” dendiğinde kulaklar tıkanmıştı.
Erdoğan millete vaat ettiği “Koşan, terleyen bir cumhurbaşkanı” sözünün gereği olarak “Tek başıma dahi kalsam iki mesenin takipçisi olacağım: Paralel yapı ile mücadele ve Çözüm Süreci” diyor.
“Kırmadan dökmeden” liderliğini sürdürüyor.
AK Parti eğer bir hareket ise bu hareketin liderliği de şüphesiz Erdoğan’ın şahsında vücut buluyor.
Bu da burada şimdilik dursun.
Süreç mecrasından çıkarsa!
“Kürt meselesi” bugüne kadar “çözmek” için harekete geçen birçok siyasetçi ve bürokratı tasfiye etmiştir. Bu geçmiş tecrübenin bugünlerde bazı siyasetçiler tarafından göz ardı edildiğini düşünüyorum..!
Açıkçası, Bülent Arınç’ın iki gün üst üste “karşı cephe” açma çabasını tartışacak değilim. Hele ki Selahattin Demirtaş’ın Diyarbakır’da değil de İstanbul’da sahneye çıkıp “teksin, tek kalacaksın” türü çıkışıyla Cihangir tayfasına selam çakmasını da kayda değer bulmuyorum.
Ancak, Selahattin Demirtaş ile Bülent Arınç’ın “Tayyip Erdoğan’a eleştiri” paydasında paralellik gösteren açıklamalarını da not etmeden geçemiyorum!
Yasin ve Burak’ın katline
atıf yapan Erdoğan
Benim üzerinde durduğum mesele, “Tayyip Erdoğan neden, Nevruz’u gölgede bırakacak açıklamalar yaptı?” sorusudur.
Sorumun cevabını dün aldım:
Erdoğan, “Biz sözümüzde durduk. Onlar sözlerinde durmuyorlar. Biz gerekenleri adım adım atıyoruz. Onlar her seferinde bize yeni şeyler dayatıyor” dedi.
Bu kritik cümle, Erdoğan’ın devlet içindeki vesayetçilere karşı gösterdiği olağanüstü direnci...
Bu kez “Kürtler üzerinde kurulan vesayeti kırmak için” gösterdiği anlamına gelir.
Yoksa, 6-7 Ekim olaylarının fitilini ateşleyen Selahattin Demirtaş’ın güvenilmezliğine yaptığı vurgu...
Ve sonrasında Diyarbakır’da PKK terör örgütünce öldürülen Yasin Börü ile, DHKP-C’li teröristlerce Okmeydanı’nda öldürülen Burak Can’ı hatırlatması boşuna değil..!
Birincisi, PKK/HDP çizgisi Kürtler üzerinde bir vesayet kurmuştur.
İkincisi, HDP çizgisi özellikle Demirtaş eliyle Alevi/sol çizgiye evrilmektedir.
Üçüncüsü, süreci evirmeye çalışanların arkasında dış aktörler vardır. (ABD’nin Adana Konsolosu’nun Nevruz’a katılmasını; Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu temsilcilerinin Demirtaş’ı ziyaret etmesini hatırlayın)
Dördüncüsü, HDP/Kandil çizgisi, İmralı sakinini de boşa çıkarmaktadır..!
Erdoğan, kapalı kapılar ardında yaptığı “uyarılar” karşılık bulmayınca “Dert adamı söyletir” demiştir!
Erdoğan, dün Rahmetli Özal’ın 1989’da arkadaşlarına söylediği ayeti, bu kez tüm millete tekrar hatırlattı.
“Allah’ın ipine sımsıkı sarılırsak...”
Kürt sorununun tek başına içeride üretilmiş bir sorun olmadığının bilinciyle...
Ve Kürt meselesinin başka bir mecraya evrilmesi endişesine karşı...
Erdoğan, ortak paydanın “1000 yıllık maya” olduğuna işaret etmiştir.
Olup biten bu iken meseleyi “Hükümet çözüm sürecinin sahibidir” noktasına getirmek ve “Hükümeti her tehlikeye karşı savunurum” demek biraz abes kaçmamış mıdır?
Vedat Bilgin’in gördüğünü Arınç göremez ise
Bülent Arınç, olan biteni fark etmiş gözükmüyor..! Oysa Davutoğlu’nun danışmanı Profesör Vedat Bilgin’e kulak verse meseleyi anlayacak.
Vedat Bilgin Yeni Şafak’a verdiği mülakatta, “Osmanlı dağılırken Kürtler Türkiye’den ayrılmadığı için Batı projesi eksik kalmıştır. Batı’nın yüz yıldır yaptığı, Kürtleri Türkiye’den ayırma planlarını Erdoğan yırtıp atmıştır. Erdoğan yüz yıllık oyunu bozmuştur. Erdoğan düşmanlığının büyüklüğünü buradan görebiliriz” diyor.
Sayın Arınç’a hatırlatmak isterim.