Haydi bakalım hayırlısı... Şimdilik, eğitim sistemimizdeki bir sorunumuz daha ehven-i şer kabilinden “yetmez ama olsun” burukluğu içerisinde kısmen çözümleniyor gibi...
Kesintili eğitimdi, kesintisiz eğitimdi, seçerdik, seçtirmezdik derken Alevilik, Kürtçe dersleri şimdi de “Kur’an-ı Kerim” ve Peygamber Efendimizin hayatını konu alan “Siyer” dersi ortaöğretim okullarının müfredatına giriverdi.
Çocuklarımız okullarda Kur’an- Kerim öğrenecek, Peygamber Efendimizin hayatından kesitler okuyacaklar...
Merak bu ya, tanıdığım bir iki Milli Eğitim müdürünü aradım ve “Kur’an ve Siyer’in seçmeli ders olması konusunda Talim Terbiye Kurulu kararı da yayınlandı. Peki sizler hazır mısınız, nasıl olacak bu dersler?” diye aklıma takılan soruları sordum.
Mesela:
1. Kur’an-ı Kerim bilen öğrenciler için talim niteliğinde bir ders mi yapılacak? Yoksa hiç bilmeyen çocuklar için de elif-ba cüzlerinden başlayarak öğrenme imkanı mı sunulacak?
2. Haftada iki saat, hiç bilmeyen bir çocuğun Kur’an-ı Kerim öğrenmesi için yeterli olacak mı?
3. Yıl sonunda çocuklar Kur’an okuyabilecekler mi? Yoksa her yıl sil baştan başlayacakları, spor niyetine yapacakları bir ders mi olacak?
4. Bir çocuk bu dersi seçtiği zaman ders notlarının ortalamasını ciddi bir şekilde etkileyecek mi?
5. Diyelim ki, öğrenciler bu dersleri alırlarken “elif ba ile üstün eb, ib, üb” diyerek bağırarak talim yapacaklar, bunun üzerine laikçi teyzeler “benim çocuğum bu seslerden rahatsız oluyor” diyerek cıngar çıkarttıkları takdirde neler düşünüyorlar? (Ayşe Arman’a müthiş bir dizi röportaj konusu çıktı! Kızı Alya’yı alıp bu derslere girerek bir dizi haber yapsın aydınlanalım derim ben)
6. Öğretmen açıkları giderildi mi?
7. Aynı durum Siyer dersi için de geçerli...
Anladığım kadarıyla, Siyer konusunda konu başlıkları belirlenmiş, ellerinde bir müfredat ve öğretmenlerin uyması gereken bir çizelge var. Ancak “geçiş süreci” olduğu için bütün okullarda uygulanacak tek bir kitap olmayacak, konu başlıklarına uygun olarak öğretmenlerin tercih ettiği kaynak ve kitaplardan faydalanılacak.
Kaç öğrencinin bu dersleri seçeceğine dair ellerinde tam bir bilgi olmadığı için, öğretmen konusunda bazı okullarda sıkıntılar yaşanabilirmiş. Fakat eğitim yılı içerisinde bu eksikler tamamlanacakmış. Yani göç yolda dizilecek, eksikler giderilecek...
Okullar daha çok Kur’an- Kerim okumayı bilmeyen öğrencilere yönelik olarak hazırlıklarını yapıyorlar. Bilen öğrenciler için bir alternatif görünmüyor ve hazırlıkları da yok gibi.
En önemli soruyu en sona sakladım elbette...
Bu derslere girecek olan kız öğrenciler için bir sıkıntı görünmüyor ancak bu derslere girecek olan öğretmenlerin durumu muallak...
Mesela “bu derslere girecek kadın öğretmenlerin başörtüsü sorunu ne olacak” diye sorduğumda bu soruya hiç hazırlıklı olmadığını gördüm konuştuğum Milli Eğitim müdürlerinin!.. Hepsi de “kamu görevlisinin giyim koşulları ortada” dediler.
Bu durumda peki ne olacak? Din derslerine girecek olan mevcut kadrolu ve sözleşmeli olarak alınacak öğretmenlerin erkek olması mı tercih edilecek?
Oysa dışarıda İlahiyat mezunu, formasyon almış pek çok kadın öğretmen var. Bu dersler okul müfredatına girerken, kız öğrencilerin durumu gözetilip de öğretmenlerin başörtüsü konusunda bir adım atılmıyorsa, mevzuatta bir düzenleme olmuyorsa, ne oluyor peki?
Yoksa...
Öncelikli olarak, eğitim müfredatına Kur’an ve Siyer derslerinin girmesi eğitim müfredatındaki ciddi sorunları ortadan kaldırmış olmuyor. Daha atılması gereken ciddi adımlar var. Mesela ders kitaplarındaki ırkçı, savaşçı, çatışmacı unsurların, faşist söylemlerin değiştirilerek müfredatın sil baştan yenilenmesi...
İkincisi ise, devletin din dersi vermesini mi savunuyorsun” diyenlere, yazının başındaki “ehven-i şer” şerhini hatırlatırım. Ne yapalım tevhid-i tedrisat kılıcı tepede dururken, yeni bir anayasa yazılmadan başka türlüsü olmuyor işte, bilmem anlatabiliyor muyum. Yoksa tabi ki devletin görevi değil!..
Hayırlı bayramlar...