Çocukların dersaneye gidebilmek için okulu ihmal edebildikleri, velilerin ve okul yöneticilerinin bu konuda anlaşabildikleri başka bir ülke var mı dünyada?
Bu kadar dersanenin, böyle bir dersane düzeninin olduğu başka bir ülke var mı?
Dersanelerin tahakkümüne göz yuman, anne-babalara “Bizim öğretim sistemimizden bir şey beklemeyin, çocuklarınızın sınavlarda başarılı olup iyi yerlere gelmesini istiyorsanız tonla para bulup onları özel dersanelere göndermeye bakın” diyen devlet mi olur?
Hele sosyal devlet!
Garibanı dersane canavarının ellerine teslim eden, “Aman benim çocuğum bu furyada geri kalmasın” diye çırpınmaya veya “Bütün arkadaşları dersaneye giderken kendisi gidemediği için çocuğumun psikolojisi bozuldu, ailemizde huzur kalmadı” diye sızlanmaya sevk eden sosyal devlet...
Çocukları okul-dersane girdabına atan, onları hayattan koparıp sonu gelmez testlerde boğduran, düpedüz asosyal eden sosyal devlet...
Olur mu Allah aşkına?
Başbakan Erdoğan “Olmaz!” dedi.
Raconu kesti.
Kâbus bitiyor, elhamdülillah.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, gelecek sene itibarı ile “alternatif eğitim kurumlarına” ihtiyaç olmayacağını söyleyerek müjdeyi verdi.
AK Parti hükümetinin en önemli reformlarından biridir bu.
Bu reformun mana ve ehemmiyetine yeterince dikkat çekmeyen basını -bizimkiler dahil- anlamakta güçlük çekiyorum.
“SBS kalktı ama onun yerine 30 küsur yeni sınav geldi” palavrası daha cazip gelmiş olmalı.
Bir de “Dersaneleri Cemaat’e darbe vurmak için kapatıyorlar” tezviratı var...
YÖK’ün dünkü açıklaması bu tezvirata güçlü bir tekzip mahiyeti taşıyor.
Malum; YÖK, dünyanın dört bir yanında devletin denetimi dışında faaliyet gösteren Türk okullarını resmen tanıma kararı aldı.
Adını koyalım: Sözkonusu okullar, Gülen Hareketi’ne bağlı okullardır.
Kimse insafsızlık etmesin.