Çocuklarımız bilgiye ulaşmada bizden daha şanslı, daha hızlı. Akılllarına geleni bilgisayar ekranına yazmaları yeterli oluyor. Peki ama bu durum onların öğrenme isteğini canlı tutmaya yetiyor mu? İşte orası tartışılır. Belki de bu nedenle birçok anne baba çocuklarının derse ilgisizliğinden, kitap okumayışından, öğrenmeye direnç gösterdiğinden yakınıyor. Eğitimde ve öğretimdeki yeni yöntemler de öğretmenlerin ve öğrencilerin imdadına yetişiyor. Yaratıcı drama da bu yöntemlerden biri. İçinde oyun da var, eğlence de, duygular da. “Oyun mu?” diye soranlar varsa, daha da yakına gelsin. Çünkü Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tülin Sağlam, oyunun çocuk için ‘hayatı anlama, anlamlandırma, sorunlarla başa çıkma ve hayattan zevk alma’ yolu olduğunu vurguluyor. Bu nedenle, oyun ve tiyatronun kesişme noktasında bulunan yaratıcı dramanın eğitim sürecine dahil edilmesiyle çocuk kendi keşfederek öğreniyor, bunun keyfini yaşıyor. Bilginin bu yolla içselleştiğini anlatan Prof. Dr. Sağlam, “Dramanın eğitime katıldığı süreçte eğitime, çocuğun olduğu yerden başlanır, onun en doğal ve zevkli etkinliği merkeze konur. Öğretme değil. öğrenme isteği ve merak uyandırılmaya çalışılır. Çünkü tüm insanlar gibi çocuklar da öğretilmekten çok öğrenmekten zevk alır. Çocuk oyunsu bir süreçte öğrenmeyi öğrenir ve sorun çözme becerisini, kişiliğini, hayal gücünü, zekasını geliştirir” diyor.
Bu çalışmalarda katılımcıya rehberlik eden kişiler, yaratıcı drama lideri olarak isimlendiriliyor. Nalan Olgun da deneyimli bir yaratıcı drama lideri. Çocukların oyunla sorguladığını, strateji geliştirdiğini, sevginin, kucaklaşmanın ve işbirliği geliştirmenin hazzını yaşadığını anlatan Olgun, yaratıcı dramanın eğitim üzerindeki etkilerine yönelik şunları söylüyor:
“Oyun sırasında var olan, sıkışmış kalmış, fark edilmemiş özellikler ortaya çıkar. Kişi uyum ve uyumsuzluğun sonuçlarını görür. Yaratıcı drama, kurgu dünyasıyla gerçek dünya arasındaki köprüde gidip gelmektir. Oyun sırasında, katılımcılar da bu geliş gidişleri, deneyimleri yaşar ve böylece eğitim unutulmaz hale gelir. Çocuklar, bu oyunsu süreçlerww sayesinde kabul görmeyi, kabullenmeyi, paylaşmayı, güveni, çözümü, bilgiyi, üretmeyi kısacası yaşamın güzelliklerini fark eder hale gelir. Şimdi siz düşünün yaratıcı dramanın eğitim üzerindeki etkisini.”
‘ÇOCUK ÜÇ ŞEKİLDE ÖĞRENİR’
Olgun’a göre, çağ o denli hızla akıyor ki, üzerimize yığılan sorumlulukları sindiremiyoruz, edindiğimiz bilgi hızla eskiyor ya da yenisiyle yer değiştiriyor ve kişiler acımasızca yarışıyor. İşte böyle bir ortamda çocuğun taklit ederek öğrendiği gerçeğini hiç unutmamak daha da önem taşıyor. Olgun “Yetişkinler olarak bizlerin atacağı adımlar, iyi, doğru, güzel adımlar olmalıdır. Zira çocuklar üç şekilde öğrenir; örnek alarak, örnek alarak ve yine örnek alarak” diyor.
Sizdrama Kurucusu ve Anabilim Eğitim Kurumları Öğretimde Yaratıcı Drama Danışmanı Suat Güneş, derslerde işitsel, görsel, dokunsal ve duyuşsal öğrenme alanlarının hepsinin kullanıldığını vurguluyor ve şöyle konuşuyor:
“Yaratıcı drama ile klasik öğrenimin unsurları masa, sıra, kitap, defter, katılım zorunluluğu, kaygı, zaman kaybı ve ezber tarih oluyor. Bunların yerini alan konuşma, paylaşım, canlandırma, oyun ve eğlence ile dersler daha keyifli ve en önemlisi kalıcı hale geliyor.”
Daha fazla bilgi edinmek isterseniz, size bir etkinliği de duyurayım. Yaratıcı drama uygulamasıyla ilgili daha fazla bilgi almak isteyen, öğretmenler, üniversite öğrencileri, eğitim koordinatörleri, psikologlar ve elbette konuya ilgi duyan veliler, 14 Mart Cumartesi günü Anabilim Eğitim Kurumları tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Öğretimde Yaratıcı Drama Sempozyumu’nda bir araya geliyor. Yukarıda görüşlerini aktardığım isimler de sempozyumdaki atölye çalışmaları yapacak. “Ben de orada olmak istiyorum” diyenlerin kayıt için hala vakti var. Ayrıntılar www.anabilim.k12.tr adresinde.