Devletin seçilmişlere bırakılmayacak kadar önemli ve cidi bir iş olduğunu düşünen, bir derin ya da paralel devlet yapısının ülkede oluştuğunu vurgulayanlarınbaşında Amerika gelir. Bu gün bazı Amerikan dergi ve gazeteleri Türkiye’de 17 Aralık öncesi ve sonrası olanların bir paralel yapılanmadan kaynaklandığını öne sürenleri eleştirirken kendi başkanları Dwight D. Eisonhower’ın ünlü 17 Ocak 1961 tarihli “Ulusa Veda” konuşmasında derin ya da paralel devletin varlığına nasıl açıklık getirdiğini, tehlikelerini nasıl bir bir saydığını unutuyorlar!
Müttefik orduların başkomutanı, ABD’nin çok ender beş yıldızlı generallerinden olup da başkanlığa iki dönem seçilen Eisonhower, seçilmişlerin dışında, atanmışlar, iş adamları ve dini önderlerden kaynaklanan bir tür demir üçgenin varlığını dile getirmişti. ABD Başkanı bu demir üçgene, “Asker-Sanayi İşbirliği” adını vermişti. Eisenhower Beyaz Sarayı John Kennedy’e teslim etmeden önce televizyonlara çıktı ve hem halkını hem de yeni seçilmiş başkanı uyardı:
“Bu iş adamı-bürokrat ve din adamı iş birliğinin sonuçları olumsuz bir biçimde hem her aileye, her belediye ve devlet dairesine yansımaktadır...Toplumsal yapımız bu işbirliğinden etkilenmektedir. Devlet olarak haksız ve halkın desteğinden yoksun bu güce karşı mücadele etmek zorundayız. Bu gücün demokrasiyi ortadan kaldırmasına ve özgürlüklerimizi yok etmesine izin veremeyiz, vermemeliyiz!”
Konuşma ilk yazıldığında, Eisonhower ABD Kongresine “sızmış” kimi seçilmişlerin de varlığına işaret ediyordu. Ünlü tarihçi Henry Giroux, Eisonhower’ın ana hatlarını çizdiği konuşmayı kaleme alan Williams ve Moos adlı iki yazarla görüştüğünü, başkanın “askeri bürokrasi-iş adamı-akademisyen-din adamı” dörtgeninden söz etmek istediğini ancak “akademisyenlerin” konuşmadan daha sonra çıkarıldığını öne sürüyor.
Aslında başkandan önce de “Güç Peşinde Koşan Elitler” adlı kitabında toplumbilimci Mills, devletin dizginlerini bürokrat-iş adamı ve gözle görülmeyen, halktan oy istemeyen ancak siyasal gücü elinde bulundurmaya çabalayan bir yapılanmanın varlığına işaret etmiş, bu yapılanmanın devleti ele geçirmek için her yola baş vurabileceğini belirtmişti. (The Power Elite—1956)
Eisonhower bu gün hala tartışılan 1961 tarihli konuşmasında, “bedenimizi ve ruhumuzu” ele geçirmek isteyen bir yapılanmanın varlığına dikkat çekerken, toplumun bu konuda çok hassas olması gerektiğini söylüyordu. Paralel devletin gücünü pekiştirmek için istihbarat birimlerine de el atmak istdediğini ancak bu konuda başarılı olamadığını söyleyenlerse İngilizlerle Almanlardır. Bu iki ülkenin hem devlet adamları hem de yazarları bir çok kez paralel yapılanmanın, özellikle soğuk savaş yıllarında sanayinin çok güçlenmesi sonucu ortaya çıktığını ,iş adamları ve bürokratların kuytuda iş birliğine soyunup halkın “muteber” saydığı kişi ya da kişileri vitrine çıkararak arkasında cirit attığını öne sürmüşlerdir. Özellikle ülkeyi yöneten başkan ya da başbakanın güçsüz, iradesiz ve gücü paylaşmaya ses çıkartmadığı dönemlerde iyice palazlanır paralel devlet batılılara göre! Ancak güçlü bir lider iş başına gelince gizli bir savaş başlatır aynı yapılanma.
Amaç hep aynıdır: Devlet içinde ikinci bir devlet oluşturmak, işler kötü giderse sorumluluğu seçilmişlere yıkmak, iyi gidince de parsayı toplamak. Bu gün son altı ayda yaşadıklarımızı, bu filmi daha önce izlemiş devlet adamlarının sözleriyle değerlendirmek ilginçtir! İster paralel ister derin devlet diyin, vardır elbette! Başbakan Erdoğan, ülkenin yıllardır el değmemiş, binlerce canın toprağa düşmesine neden olmuş, milli barışı perçinleyecek etnik varlık sorununu çözme aşamasına geldiğinde ve de yerel, cumhurbaşkanlığı, genel seçimlere çeyrek kala kimilerinin kılıç çekmesi, seçilmişlere karşı bayrak açması paralel yapılanmanın kanıtı değildir de nedir?!