Modern demokrasi denince herşeyini hazırlamış görücüye çıkmaya hazır bir kızın halinden bahis ederiz sanki.
Bu açıdan baktığımızda bizim demokrasimiz tam anlamıyla görüceye çıkabilmiş değil.
Sürekli olarak “gelişmekte olan ülke” durumuyla evde kalmaya mahkum bir durumdayız.
Hep bir umut kamçılar bizi.
Ha oldu olacak diye.
Bu standartlarını yakalamanın bir türlü becerilemediği ülkemiz bu uğurda ne fedakarlıklar göstermedi ki.
Bu çağdaş çabanın peşinde yolumuzu şaşırdığımız veya bir şekilde yanlışa düştüğümüzde bizi yeniden düzeltecek ve yola koyacak bir mekanizmaya ihtiyacımız oldu.
“Derin Devlet” işte gizemli görünmez tam olarak bilinmez varlığımız.
Bir melek kadar kutsal ve günahsız
Bazende bir katil kadar canavar ve bir fahişe kadar arsız.
Hukuk tanımaz bu yüzdende tam yok olacağımızda bizi var kılan.
Yerimize biz olma vasfında bir var olma halitası.
Geçen hafta ülkemizin en meşhur davalarından birini Yargıtay bozdu.
Dava adıyla meşhur “Ergenekon”
Özetle derin devletin görünür olduğu bir anda derdest edildiği söylenen davadan bahsediyoruz.
Derin devlet ilk defa bu kadar ciddi yakalanmış idi.
Gerçekten mahir bir iş kotarılmış bunca zamandır adı anıldığında dizlerimizin bağı çözülen yapı çözülmüş ve modern demokrasimiz özgürce dolaşmaktaydı aramızda.
Durumun böyle olduğuna inanmış ike yukarıda bahsettiğimiz gibi Yargıtay böyle bir örgütün olmadığını açıkladı.
Biz bu açıklamaya karar diyoruz tabii.
Bu aşamaya gelene kadar ülkemiz “derin devlet”i mahkum ettiren daha yaman daha derin,derinliğini tam olarak tespit edemeyeceğimiz bir yapıyla karşılaştı.
Paralel derin yapı.
Şimdi devlet,her türlü derinliğiyle bu yapıyla mücadele ediyor.Görünür kısmıyla sürdürülen mücadele de belli bir mesafe alındı.
Fakat bu yapının tanımı,nasıl ve ne şekilde var olup yok olduğu,nasıl nefes aldığı kime görünse o şekle bürünme yeteneğinin tam anlamıyla farkında olduğumuz söylenemez.
Hatta bu yapıdan birinin bile mücadele görünümü altında yapı dışındakileri tasfiye etme riski bile mevcuttur.
Göreceksiniz cin taifesinden bile paralel yapıya mensup kişilerin olduğu söylenecektir.
Bunlar kadar büyük olmasa da en az bunlar kadar tehlikeli hallerimiz vardır.
Akademik kibirlilerimiz,kendinden hoşnut olmayan özgüvensiz siyasilerimiz,parasının merkebi riyakar iş adamlarımız,ilmi fayda getirmeyen ilim adamlarımız,fitne peşinde bürokratlarımız.
Bütün bu olumsuzluklarımızı son on beş yılda nasıl hayra dönüştürmeyi başardık öyleyse..
İşte bunun cevabı.
Feraset ve basiret sahibi yanlışta ittifak etmeme hüneri gösteren “Derin Millet”ir.
Derin millet ,derin devleti,paralel derin yapıyı,gezi isyanını,terör belasını,kibirli olanı,gaflet ve delalet içinde olanı da görüp bilmiş ve gerekeni yapmıştır.
Derin millet “nice az bir topluluğun” ruhudur.
Derin millet bir avuç diyebileceğimiz temsilcileriyle ülkeyi anlamlı kılmaya devam edecektir.