Beşiktaş AL’den elenmişti. Uzun yolculuk yapmıştı. Yorgundu. Moralsiz kaleci Tolga’nın bu maçta kazanılması düşünülürken tümden yitirilmesi çıktı karşısına. Bel ağrısından oynayamaz durumdaydı! Beşiktaş, bu yıl hiç oynamamış Günay ile çıktı derbide G.Saray karşısına. Bu yalnız Günay’ın değil, takımın tedirgin oynamasına yol açabilirdi.
GS da yenilirse zirvedeki iki rakibinin 9 ve 8 puan uzağına düşecekti. O da en az rakibi kadar tedirgindi. Ne GS tempo istedi, ne BJK... Hele GS... Yeni hocasının bilinen düşüncesi ile ‘önce güvenlik anlayışıyla’ oynadı. Evinde oynamış, iki gün fazla dinlenmişti, ama gene de enerjik değildi! Böyle bir oyun yapısı BJK’ın da işine geldi. Mücadeleyi kızıştırmadan sakin, kontrollü ve etkili biçimde hücuma çıktı. Sosa(5’), Gomez (13’), İsmail (25’), Olcay (28’)’ın gol bekleten şutlarında topu hep Muslera karşıladı. Hele İsmail’in ki! Maçın en iyisi İsmail penaltı noktasına yakın yerden Muslera’ya teslim etti topu! İlk yarının şutu bol, umudu bol tarafı net biçimde Beşiktaş’tı.
GS ikinci yarıya hücuma daha istekli başladı. Tempo azıcık arttı maçta. Giderek ikisinin de artık kazanmak istediği daha çok belirginleşti. Beceriden önce bir hata getirdi ilk golü. Oyunda pek iş düşmeyen Günay, boş alanda kendine bir vazife çıkardı, kalesini terk etti, ama topu da Sneijder’e verdi! Maçı etkili götüren BJK geri düştü! Günay bu hatasına ağlıyordu ki gözünün yaşı kurumadan Gomez bu kez avladı Muslera’yı.
Gökhan Töre kendini verimsizliği ile aratıyordu birkaç maçtır. Oyuna girdikten iki dakika sonra, topa adres vererek hemen vurmanın önemini gösteren bir gole imza attı. Top gevelememenin değerini kendi bu güzel golüne baka baka anlar dilerim. Ve önyargılarıyla Şenol Güneş’i derbi kazanamamakla yerenlerin de bir ders çıkarmaları gerekir bu sonuçtan. Güneş’in derbileri İKİ oldu...