Süper Lig’in yayın haklarını elinde bulunduran beIN Sports; dünyanın bir çok bölgesinde gücü/etkinliği/geniş hareket alanı olan bir şirket... Bu sayededir ki; G.Saray-F.Bahçe derbisi, rekor sayıda ülkede canlı yayınlandı. Bu futbolumuz için büyük bir fırsattı ama; maçın akış hızı, futbolun kalitesi ve seyredilir olma kalibresi düşüktü... Maç başlamadan önce tribünlerde yapılan görsel şov bile; yabancıların maçın tümünü seyretme iştahını diri tutmaya yetmedi. Çoğu kanal değiştirmiştir. Öylesine yavandı.
***
Oysa bizim seyirci, çok da kötü bulmamıştır. Beklenildiği kadar olmasa bile; “Pozisyon vardı, şut vardı,heyecan vardı. Daha ne olsun” bile der... Gerçekten de; Feghouli’nin Valbuena’nın, Gomis’in şutları arada heyecan odakları oluşturdu. Ama bu kendi vasatımız. Avrupalı bunun çok daha yükseğine tanık oluyor... Biz azla kanaat etmek zorunda bırakılıyoruz. Sıkıntı burada!
Neyse, sahaya dönelim... Vincent Jansen’in maçın başındaki golünden önce, bir faul yaptığını görmedim. Adamın doğrudan topa müdahalesi vardı. Golün iptaline sebep neydi acaba, anlamadım. Ama çok fazla itiraz olmaması da, aklımı karıştırdı.
İlk yarı genel olarak, yüksek tempolu değildi. Fakat genel lig standardının da çok altına düşmedi... G.Saray belki biraz daha atak, ama F.Bahçe de asla ezik konumda değildi. Aykut Kocaman’ın maç öncesinde futbolcularından ısrarla ve önemle talep ettiği, “Soğukkanlı olmayı” ilk yarıda başardılar.
***
İkinci yarı; oyunun bundan sonraki bölümlerinin daha yüksek kalitede geleceğinin ilk işaretlerini veren kıvamda başladı. Ama bu kez gerilim, tartışmalar ve yan hakeme yönelik tribün saldırıları da ortaya çıktı. Maç rayından fırladı.
G.Saray, Feghouli’nin pozisyonundan penaltı beklese de ve herkes Cüneyt Çakır’a tepki gösterse de; devam kararı doğruydu. Çünkü olan biten bir şey yoktu. Belhanda’nın aldatmadan atılması da doğruydu.
Derbide oynanan futbolu yeterli, saygılı, tempolu bulamadım.
Dağ fare doğurdu.