Depresyon tüm dünyada her yaş grubundan milyarlarca insanı etkileyen bir hastalık. Sağlık otoriteleri 2030 yılına kadar dünyanın en büyük sağlık sorunu olabileceği endişesini paylaşıyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde ulusal basında yer alan haberlerde Türkiye’de her 10 kişiden birinin depresyon ilacı kullandığı ve son 10 yılda satılan yıllık ortalama depresyon ilacı kutusu sayısının üç misli artarak 50 milyonu geçtiği bilgisine yer veriliyordu. Gerçekten endişe verici bir durum şüphesiz. Depresyonun nedenleri çeşitli; stresin yanı sıra kalıtım faktörlerinin katkısı ile vücutta HPA (hipotalamus-hipofiz-adrenal) ekseninin aktivasyonu ile sinir uçlarında serotonin ve norefinefrin gibi nöromediyatörlerin eksikliği en çok üzerine durulanı. Bu bakımdan mevcut ilaçlar bu maddelerin sinir uçlarında miktarını artırmaya yönelik olarak uygulanıyor. Bir başka hipotez ise depresyonun vücutta homosistein dengesinin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıktığı şeklinde. Nitekim şiddetli depresyon hastalarının yüzde 20-50’sinde homosisteinserum seviyelerinin yüksek olduğu gözlemlenmiş.
Safran (Crocussativus) bitkisi çiçeklerinin dişi organının tepesi (stigma) tarih boyunca sadece değerli bir baharat olarak değil, birçok hastalıkta etkili olabilen bir ilaç olarak da el üstünde tutulmuştur. Toplaması çok zahmetli, bu nedenle de pahalı bir bitkisel ürün. Ülkemizde bir yılda yaklaşık 30 kilo kadar toplanabiliyor. Dünya piyasasında yüksek maddi değeri nedeniyle özellikle komşumuz İran ve Yunanistan’da yaygın olarak yetiştirilmekte ve dünya piyasasına pazarlanmaktadır. Safranın insan sağlığında etkinliği konusunda özellikle İran’da sıklıkla bilimsel araştırmalar yürütülmektedir. Son bir yıl içerisinde İranlı araştırıcılar tarafından depresyonla ilişkili sorunlar üzerinde yürütülen üç çalışma dikkatimi çekti.
Bu çalışmalardan birinde 18-55 yaşlar arasında kadın-erkek şiddetli depresyon hastası iki gruba ayrılarak 4 hafta süresince bir gruba depresyon ilacı (floksetin) ile birlikte günde 30 miligram safran kapsül, diğer gruba ise floksetin ile birlikte boş kapsül verilmiş. Yapılan değerlendirmede depresyon ilacı ile birlikte safran verilmesi ile hastaların serum homositein seviyelerinde belirgin düşme sağlanırken, sadece depresyon ilacı verilen gruptahomosistein seviyesinde fazla bir düşme sağlanamamış.
Çalışmalardan diğerinde uluslararası değerlendirme ölçütleri kullanılarak hafif ve orta derecede Obsessif-kompulsif bozukluk tanısı konmuş hastalarda safranın etkisi antidepresan ilaç (fluvoksamin) ile karşılaştırılmış. Yaşları 18 ile 60 arasında 50 erkek ve kadın hasta 10 hafta boyunca bir gruba günde 2 defa safran kapsül (15 miligam)[içeriği krozin olarak standardize edilmiş], diğer gruba ise depresyon ilacı (günde 100 miligram) verilmiş. Hastalarda gelişmeler her iki haftada bir yapılan ölçümlerle değerlendirilmiş. Sonuç olarak safranın depresyon ilacı kadar etkili olduğu gözlemlenmiş.
Bir diğer çalışmada ise annelerde özellikle doğum sonrası ilk bir ay içerisinde gelişen depresyon (PPD) vakalarında safranın etkisi incelenmiş. Genel olarak yüzde 15’lik bir sıklıkla gözlenen bu durumda anne ne bebeğe ne de kendisine bakamaz duruma gelir ve bu sorun 1-3 yıla kadar sürebilir. Tedavi amacıyla anneye verilen depresyon ilaçlarının ise anne sütüne geçerek bebeği etkilemesi söz konusu olmaktadır. Belirli kriterlere göre seçilen ve bebeğini emziren 78 PPD anne üzerinde yürütülen çalışmada sekiz hafta süresince annelere günde 2 defa safran tablet (15 miligram) ya da benzer görünüşte etkisiz tablet (plasebo) verilmiş. Değişim uluslararası değerlendirme yöntemlerine göre 4 hafta aralıklarla yapılmış. Sonuç olarak safran tabletin PPD şikayetlerinde plasebo grubuna göre belirgin şekilde etkili olduğu gözlemlenmiş. Daha önce de hatırlatmıştım, maddi değerinin yüksek olması nedeniyle piyasada sahte safran yaygın satılıyor. Gerçek safran 100 misli besini boyayabilme özelliğine sahip.