Dün akşam Elazığ'da kadro olarak çok üstün bir Galatasaray vardı. Ancak oyun olarak aynı şeyi söylemek mümkün değil. Örneğin ikinci yarının hemen başında Elazığ'ın art arda 6 korner kullandığını gözönüne alırsak, Gakkoşlar'ın Sarı-Kırmızılı kaleyi abluka altına aldığını anlarız. Dönen topların hemen hepsini Elazığsporlular topladı. Galatasaray'da orta saha diye bir şey yoktu. Melo hemen hemen hiç hücuma katılmadı, Semih ve Chedjou ile birlikte stoper gibi oynadı.
Yekta'nın orta sahaya katılmasıyla Selçuk daha çok hücuma yönelik oynayabildi ve Burak'ın koşu yoluna bir kaç güzel pas attı. Galatasaray'ın golü de zaten Sneijder'in inatçılığı, Selçuk'un araya vurduğu topu Burak'ın tamamlamasıyla geldi.
İlk yarının sonlarına doğru Galatasaray Sneijder'in ayağından yüzde yüz üç gol kaçırdı.
Maçın ikinci yarısında uzun süre Galatasaray'ın pozisyonu yoktu. Burak Yılmaz bir topla Çağlar'ı geçti. O kadar kötü vurdu ki topa, kalenin uzağından auta gitti. Galatasaray uzun zamandır alışık olduğumuz yerde pres yapma, orta sahada kalabalıklaşma ve iki üç kişiyle hücuma kalkma özelliklerinin hepsini kaybetmiş. Daha çok gol yememeye oynayan bir takım görüntüsünde. Bu arada bir gol bulursa deyim yerindeyse onun üzerine yatmaya çabalıyor. Dün Elazığspor biraz becerikli olsaydı, özellikle Batuhan son vuruşlarda o kadar acemice davranmasaydı, maçı kazanması işten bile değildi. Ancak Elazığ'da bitirici vuruşu yapacak yetenek ve beceriden yoksun futbolcular var.
Maçın sonlarına doğru Tanju Kayhan ikinci sarıdan kırmızı kartı görünce maçın kaderi de az çok belli oldu. Mücadelenin hemen başında Hajrovic'e yapılan bir faul vardı. Elazığ ceza sahası içinde görüntünün tekrarında İvesa'nın çelme taktığı açıkça görülüyor.
Hakem bu pozisyonda Galatasaray'ın penaltısını verse oyunun seyri başbaşka olurdu. Galatasaray 119 gün sonra deplasmanda galip gelirken, Beşiktaş'ı geride bırakıp ikinciliğe yerleşti.