Türkiye’nin 2020 yılında ‘oyun kurucu’ veya ‘oyun değiştirici’ bir aktör olarak öne çıktığı söylenebilir. Uluslararası birçok makale Türkiye’nin artan bölgesel gücünü bu kavramlarla ifade ediyor.
Özellikle Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de petrol ve doğal gaz arama kabiliyeti kazandıran gemiler bu gücün oluşmasında pay sahibidir. İHA ve SİHA’lar da yine oyun değiştirici hamleler olarak görülebilir.
Teknolojik imkânlara sahip olmak tek başına bir ülkeyi bölgesel güç yapmaz. Asıl olan bunu kullanan siyasi iradenin cesur, kararlı, dirayetli olarak belli bir stratejik akılla hareket edebilmesidir.
Türkiye uluslararası zemindeki statükoya, meydan okumalara, yerleşik ezberlere karşı hamle yapma cesaretini göstermiş ve başarılı şekilde operasyonlarını gerçekleştirmiştir.
Aslında burada ‘oyun kuruculuk’ kadar öne çıkarılması gereken kavram ‘denklem kuruculuk’tur.
Denklem kurmak çok değişkenli bir ortamda taraflar arasında bir eşitlik hali kurma durumudur.
Suriye’de Türkiye’nin başardığı bir denklem kurmak, kendi aleyhine kurulan denkleme bir taraf olarak girmektir. Rusya ve ABD denkleminde Türkiye eşit bir taraf olarak sürecin parçası haline gelmiş, kendi menfaatlerini gözetecek bir konum kazanmıştır.
Libya’daki durum da budur. Şuan eşitlik hali olarak görülen durum birçok ülkenin dayatmalarına ve oldubitti çabalarına karşı Türkiye’nin bir denklem kurmasıdır. Yoksa çoktan Hafter tarafı Libya’yı yutmuş olurdu.
Türkiye’nin denklem kurması kadar önemli olan husus, süper güçlere karşı bunu yapabilmesidir.
Suriye’de ABD ve Rusya’ya, Karabağ’da Fransa ve Rusya’ya, Libya’da Körfez destekli Fransa ve Rusya’ya karşı bir başarı elde edilmiştir.
Doğu Akdeniz’de daha çok taraflı ve daha çok değişkenli bir tablo olmasına rağmen bu başarı yakalanmıştır.
Var olan bir denkleme eşit taraf olarak girmekten zor olan yeni bir denklem kurabilmektir ki, Türkiye bunu başarmaktadır.
2021 yılı mevcut denklemlerdeki güç çekişmeleriyle geçeceği gibi, yeni denklemler, yeni ittifaklar, yeni ilişki biçimleri de kurulabilir.
Neredeyse bölgesel hiçbir denklemde aktör haline gelemeyen AB’nin Türkiye’nin bu kapasitesini nazara alması yerinde olacaktır.
Seçimler ve küresel salgın sebebiyle konsantrasyonu dağılan ABD’nin de bölgesel konularda geliştireceği politikalarda bu gerçeği göz ardı etmeyeceği düşünülebilir.
Yeni ABD yönetimi, Türkiye’nin kiminle ne alış veriş yaptığına değil, kendisiyle nasıl bir ittifak geliştireceğine odaklanmalıdır.
Suriye denklemini kendince PKK-PYD üzerinden kurmaya çalışan ABD, Türkiye’nin çok boyutlu denklem kurma kapasitesini dikkate almalı ve büyük işbirliği zeminini heba etmemelidir.
Sorun ve kriz çıkarmak yerine fırsat ve imkânları değerlendirmek daha akılcı olandır.
Türkiye karşıtlarının tezviratlarına rağmen bastırılmaya çalışılan bir ülke yerine güçlü bir müttefikle birlikte hareket etmek ABD’nin de çıkarınadır.
Bölgemizde Türkiye’nin olmadığı denklemler çökmeye mahkûmdur.
2021 yılı bu gerçeğin daha iyi anlaşılacağı bir yıl olacaktır.