Bugün günlerden Çarşamba; dört gün eve kapandıktan sonra ilk kez sokağa adım atacağız. Evin içinde turladık, balkona çıkıp nefes aldık bolca, bahçesi olanlar bahçeden içeri girmedi, sıcaktan bunalanlarımız oldu, Korona'ya sövüp sayanlarımız, ellerini açıp Allah'a dua edenlerimiz. Sonunda mutlu sona ulaştık... Özgürlüğe yani.
Ben neyi özledim biliyor musunuz? Deniz kıyısında bir yerde oturup bir kahve içmeyi, denize uzun uzun bakmayı. Eskiden bunlar öylesine sıradan şeylerdi ki, özleyeceğimizi söylesem bana bir tuhaf bakar, "vah vah... Sonunda kafayı yedi!" derdiniz.
Ama yaşam böyle bir şey işte. Bir şeyleri yitirmeden onların önemini anlamıyorsunuz. Bu salgın bize yaşamda her şeyin önemini bir kez daha hatırlattı. Özgürce sokakta yürümenin ne büyük bir nimet olduğunu bile!
Bundan böyle sık sık şükredeceğim. Güne, güneşe, sokaktaki insanların varlığına, kuşlara, çiçeklere, arılara... Onlarla birlikte olmak, onlarla bir arada yaşamak ne büyük nimetmiş meğer.
Bu arada bir arkadaşım aradı; eşi Korona'dan hastanedeymiş. Hem ağlıyor hem de "ben varken ona nasıl bulaştı bu namert!" diye dövünüyor! Bilsem nedenini... Bilebilsem!!
Allah'ın hikmeti sorgulanmaz be güzel kardeşim.
Başka bir arkadaşımın da 97 yaşındaki babası Korona tedavisini tamamlayıp hastaneden çıkmış. Geçmiş olsun, Allah size sağlıklı günler, uzun bir ömür nasib etsin!
Her musibet yanısıra ağlatıları da getirir. Bu musibet de öyle. Ama bu karanlık günler bitecek. Her gecenin bir sabahı vardır! Bunu asla unutmayın!
Bu üç günden sonra bir dört gün daha var evden dışarı adımımızı atamayacağımız. Geçer mi? Elbette geçer! Önemli olan bu günlerden sağlıklı çıkabilmek. Ruh sağlığınızdan söz etmiyorum. O, zaman alacaktır. Ama insan hafızası kötüleri çabuk unutur Allah'tan. Salt iyileri hatırlar. İnşallah bu kez de böyle olur... İnşallah bu kötü günleri silip atar hafızamız...
Deniz kıyısında, birlikte oturup bir kahve içmek dileğiyle; kalın sağlıcakla kardeşlerim...