77 yaşında, sağlıklı ve dinç gösteriyor, Allah uzun ömür versin. 1950’lerin sonlarında genç bir üniversite öğrencisiyken başlamış uzun siyasi yaşamını oturup analiz edecek değilim. Siyaset, hataları ve sevaplarıyla yaşanılan uzun bir maratondur, gün gelir yaptıklarınızla zirvedesinizdir, bir gün bir hata ile hayal kırıklığı...
Deniz Baykal’ı tanırım. O, yaşadığı topraklara içten bağlı, dürüst bir adamdır. Bir “kaset komplosu” ile siyasi yaşamına darbe vurulduğu günden sonra hakkında ilk kez yazıyorum. Çok şükür, Rabbim, ikimize de bugünleri görecek yaşam dilimini hediye etti, gün, helalleşme günüdür.
Küresel güçlerin hedefindeki adam...
Baykal’ın siyasi yaşamında günümüz gençlerinin bilmeleri gereken iki önemli kırılma noktası vardır. Biri, bir siyasetçi olarak onu, “küresel güçlerin”, diğeri ise, “vesayet rejimi”nin hedefi haline getirdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 37’nci hükümeti, CHP lideri Bülent Ecevit ile MSP lideri Necmettin Erbakan’ın ortaklığında 26 Ocak 1974’te kurulduğunda kimse, bu hükümetin cumhuriyet tarihinin en önemli askeri harekatına imza atacağını tahmin etmiyordu. Kıbrıs’ta EOKA’cı faşist bir darbe 20 Temmuz 1974’te bu yolu açtı. Deniz Baykal, o hükümetin Maliye Bakanı’ydı. Ülke savaşta, jet yakıtı üreten rafineriler yabancı sermaye kuruluşlarının elindeydi ve topraklarımızdaki bu rafinerilerin yönetimleri “bağlı oldukları esas ülkenin” talimatı doğrultusunda Türk savaş uçaklarına jet yakıtı vermiyordu!.. Deniz Baykal, ismini, “küresel güçlerin kara defterine” yazdıran açıklamayı o sırada yaptı: Gerekirse, rafinerileri millileştiririm!..
Bu söz, genç politikacının dünya petrol şirketlerini karşısına alması demekti. Türk tarihinin en önemli koalisyon hükümeti memleketin yaşadığı siyasi gelişmeler doğrultusunda yıkıldı, Ecevit, 1978’de 42’nci cumhuriyet hükümetini kurduğunda Baykal, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’ydı!..
Bu meydan okumayı “küresel güçler”, TÜSİAD’ın hükümete karşı ilanlı kampanyası, ülke içinde artan terör ve ekonomide pompalanan krizle gördü, Türkiye kendini bir anda 12 Eylül 1980 darbesinde buldu... Baykal’ın ismi, küresel güçlerin ve bağlantısındaki işbirlikçi sermaye gruplarının kara defterinden hiçbir zaman silinmedi!..
28 Şubat hükümetini devirmek
Baykal, 28 Şubat sürecinde askerlerin zorlamasıyla Mesut Yılmaz-Bülent Ecevit-Hüsamettin Cindoruk ortaklığında kurulan ANASOL-D hükümetine katılmadı, dışarıdan desteklemeyi tercih etti. Yollarımız, bu hükümeti deviren TÜRKBANK yolsuzluk skandalı ile ilgili ünlü itiraf kasetini yayınladığım günlerde kesişti. Askerlerin “bin yıl sürecek” dediği bir süreci, kaseti yayınlamamın 15’nci dakikasında beni telefonla arayarak söylediği, “Bu pisliğe ortak olamam, hükümetten desteğimi çekiyorum” sözleriyle sonlandırdı. Bu karar onu, yolsuzluk sisteminden nemalanan büyük sermaye gruplarının, vesayet rejiminin güçlerinin ve 28 Şubat’ı destekleyen dış güçlerin kara listesine bir kez daha soktu. O, ana akım medyanın “Baykal’sız CHP” kampanyası ile parlamento dışı bile kalırken, ben, uzun sürecek işsizlik dönemime adım atıyordum.
Şahidim...
Baykal, o kaseti görmezlikten gelebilir, dönemin ana akım medyasının yaptığı gibi, laf kalabalığının arasında kaynamasına göz yumabilirdi, yapmadı, 28 Şubat hükümetini sonlandıran siyasetçi olmayı tercih etti...
Siyaseti şövalye ruhla yaptığı, 2002 seçiminden sonra partisi iktidarda kendisi meclis dışında olan Erdoğan’a meclis yolunu açan düzenlemeleri onaylamasıyla belli oldu, kararı, kara defterlerde yeni bir çizik anlamına geliyordu.
Bedel ödettiler ama...
Gazetemin üç gündür yayınladığı Fuat Avni yazışmaları, CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde 17-15 Aralık Darbe Girişimi sonrası izlediği politikalar o kaset komplosunu açıklar nitelikte... Bu ülkenin zirve yönetimini en gizli toplantılarında bile dinleyip kayda almış bir yapılanmanın Baykal’ı neden hedef alıp, yerineKılıçdaroğlu gibi memleketi Dersim’e bile sahip çıkamamış bir ismi oturttuğu şimdi daha net anlaşılıyor...
Fikirlerine hiçbir zaman katılmadım ama, Emine Ülker Tarhan, Birgül Ayman Güler gibi siyasetçilerin duruşlarının da haklılığını gösteriyor.
Gazi’nin kurduğu partinin emperyalist komplonun parçası olması düşünülemez!.. Medyanın büyük bölümünün ortaya çıkan iddiaları görmezlikten gelmesi bi’şey değiştirmez, bu iddialar, Türk siyasetinde yeni bir dönemin başlayacağını, “sol kanat” siyasetin yeniden yapılacağını, içindeki şaibelerden de kurtulacağını işaret ediyor...
Onurlu bir adamdır, kendi söyleyemiyor, ben söyleyeyim: Şimdi Deniz Baykal’dan özür dileme zamanıdır...