Bu satırları Pazar günü yazıyorum, demokratikleşme paketinin içeriğini henüz bilemiyorum ama bu yazı Star’da yayınlandığı gün paket açıklanmış olacak.
Yazımın başlığına taşıdığım iki konu, ilk bakışta alakasız gibi durabilirler, demokratikleşme paket(ler)i ve gümrük birliği süreci birlikteliği Türkiye’nin daha zengin, daha özgür ve dolayısıyla daha güvenli bir geleceği için zorunlu bir birliktelik.
Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyüme sürecinin önündeki, eğitim sorunları dışında, en büyük engel cari açık meselesi.
Türkiye ekonomisinin orta vadede fakirlik, işsizlik, gelir bölüşümü, bölgesel dengesizlik, iç barış gibi sorunlarının çözümü yüksek büyüme oranlarını, mesela yüzde altılık büyümeoranlarını sürdürülebilir olmasından geçiyor.
Yüksek büyüme oranlarının, minimum yüzde altı, senelerce arka arkaya tekrarlanması çok yüksek oran ve miktarlarda cari açığın da ortaya çıkmasına KAÇINILMAZ olarak neden oluyor.
Bir kez daha tekrar ediyorum, kim size önümüzdeki yirmi sene içinde “ben yüzde altılık büyüme oranlarını cari açık üretmeden sürekli kılacağım” derse temkinli dinleyin çünkü büyük ölçüde siyasi sahtekarlık yapıyor demektir.
Türkiye ekonomisinin temel ihtiyacı her sene minimum yüzde altılık büyüme oranlarını gerçekleştirmek ve bu amaç gerçekleşirken ortaya çıkacak (kaçınılmaz olarak) cari açığı da dış tasarruflarla, tercihen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla karşılamak.
“Cari açık kaçınılmaz” diyorum zira yüzde altılık büyüme zaten minimum altmış milyar dolarlık (bugünkü fiyatlarla ve döviz kuruyla) enerji ithalatını zorunlu kılıyor.
Cari açığın nitelikli finansman konusu da demokratikleşme paketlerinden ve gümrük birliğinden geçiyor.
Cari açığın finansmanı için gerekli dış tasarrufların bu boyutlarda ülkemize gelmesi için ülkemizde batı standartlarında bir hukuk devletinin mevcudiyeti şart.
Yabancı tasarrufçu, yatırımcı ülkemize parasını yatırım olarak emanet edecek ise, kendi anladığı tarzda bir hukuk sistemi ve yargı istiyor.
Yarın (bugün) açıklanacak demokratikleşme paketleri bu nedenden çok önemli.
Ekonomik büyümenin 21. yüzyılda temel girdisinin hukuk devleti olacağını bir kez daha hatırlatalım zira büyüme demek, bu çağda, küresel yatırım havuzundan daha fazla pay almak demek.
Gelelim bu sürecin ikinci olmaz ise olmazı gümrük birliğine.
Yukarıda belirttiğim gibi cari açığın nitelikli finasmanı demek senede otuz milyar doları çok aşan doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmek demek.
Bu çekim meselesinde de AB ile gerçekleşen gümrük birliğinin önemi çok büyük.
Unutmayalım, ABD’den (şimdilik), Çin’den, Güney Kore’den, Japonya’dan, Hindistan’dan, vs. Avrupa Birliği ülkelerine yapılan imalat sanayi ürünleri ihracatı belirli bir vergiye tabi.
Bu ülkeler, ABD, Çin, Güney Kore, vs. Türkiye’de yatırım yapıp imalat sanayi mallarını yüzde yüze yakın katma değeri ülkemizde üretip AB’ye ihraç ederlerse bu mallar AB ülkelerine, gümrük birliği ilkeleri doğrultusunda, sıfır gümrükle giriyorlar.
Türkiye hala bu gümrük birliği avantajını doğrudan yatırım çekmek için kullanabilmiş değil zira doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının önemli bir bölümü AB’ye ihracat yapacak ülkelerden değil, bizzat AB ülkelerinden geliyor.
Demokratikleşme ve gümrük birliği birlikteliği Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir büyümesi için yaşamsal bir önemi haiz.
Demokratikleşme ve gümrük birliği süerçlerine karşı çıkmak Türkiye için “düşük büyümeye yani fakirliğe razı ol” demekten başka şey değildir.