Ana muhalefet cenahı bir türlü toparlanamıyor. Aday belirlemede büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Kurultay sonrası yeni yönetimin böyle problemler yaşaması normaldir.
Ancak normal olmayan, anormal olan bu kesimin siyasetçisi, gazetecisi ve sözcülerinin akıllara durgunluk verecek dağınıklığıdır.
Bu cenahın sigortaları patlamış ne dediklerini kulakları duymuyor, dinleyenler de itiraz etmiyorlar, o saçmalıklara inanıyorlar!
Hani Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçlarını görünce, 'Kılıçdaroğlu'na basılan mühre öyle bir mürekkep uyguladılar ki bir müddet sonra o mühür uçup Erdoğan'a gidiyor!' diye saçmalayan Merdan Yanardağ isimli sunucu var ya, işte o şahıs, İYİ Parti'nin seçimlere kendi adaylarıyla girmesini, "İşte İYİ Parti'nin ihaneti buradadır. Demokrasiye, cumhuriyete, insan hak ve özgürlüklerine ihanet." olarak değerlendiriyor.
Siyasi partilerin katıldığı seçimler yapılmasa orada demokrasi değil dikta rejimi vardır. Ama bunların demokrasisi kendi partilerini desteklemek anlamına geliyor. Onların partisini desteklemezsen demokrasiye ihanet oluyor.
Deveye 'Neren eğri?' demişler 'Nerem doğru ki' demiş.
Bunların demokrasi, cumhuriyet, insan hakları ve özgürlükler anlayışı deveye benziyor!
Onlara göre cumhuriyet de demokrasi de özgürlük de insan hakkına saygı da sadece CHP'yi desteklemektir. Çünkü CHP dışında parti desteklemek demokrasiye, cumhuriyete insan haklarına ve özgürlüklere ihanettir!
Halkın desteklediği diğer partiler onlara göre o cumhuriyet ve demokrasi düşmanıdır.
Bu kafa o yüzden Demokrat Parti'den AK Parti'ye kadar sağcı milliyetçi muhafazakâr hiçbir partiyi ve iktidarını meşru görmemişlerdir!
O yüzden de 27 Mayıs dâhil tüm darbeleri açıktan desteklemişlerdir.
Bunlar bu anlayışlarıyla şaftı kaymış, sigortaları atmış, akılları tatile çıkmış bir zavallı güruhtur!
31 Mart'ta yerel seçimler yapılacak değil mi?
Belediye başkanlığını vatandaş kimi tercih ederse o kazanacak!
Ama bu güruhun vatandaşa anlatacak icraatı olmadığı için bu seçimleri ekseninden çıkarıp genel seçim havasına sokmaya ve ideolojik bir kavgaya dönüştürmek istiyorlar.
Hele de bu seçimlerin kalbi olan İstanbul'da kaybedeceklerini gördükleri için akla ziyan açıklamalar yapıyor.
Bu memlekette bakanlık koltuğunu işgal etmiş Durmuş Fikri Sağlar, tam da adının gereği fikri durmuş bir açıklama yaparak dedi ki: "Bu seçimlerin ne olacağından daha çok sonucunun Türkiye'nin aleyhine olacağı, belki de Türkiye Cumhuriyeti'nin İslam Cumhuriyeti'ne dönüşmesinde son çıkış yolu olacağı düşüncesindeyim."
Belediye meclisleri mi rejimi değiştirecek?
Hangi dünyada yaşıyor bu zevat?
Fikri durmuş bu zat beyninin arkasındaki İslam karşıtlığını nasıl açığa vuracağını şaşırmış!
Geçmişte de başörtülü hâkimlerle ilgili saçmalamıştı hatırlarsanız.
Ortam demokratikleştikçe ve normalleştikçe dindarlar da siyasette söz sahibi oldukça ne yapacaklarını ne söyleyeceklerini şaşırıyorlar!
Bu memleket zaten İslam memleketi! Ama onlar İslam'ı bu topraklardan silip atmayı hedefledikleri ve hedeflerine ulaşamadıkları için dindarların başarıları feleklerini şaşırtıyor!
Bir de Zülfü Livanelileri var. Yazar sanatçı güya.
İstanbul seçimlerini bir 31 Mart isyanına benzetip, "31 Mart seçimlerini ya gerici ordular, Avcı Taburları, ya da Hareket Ordusu kazanacak!" diyerek saçmaladı.
31 Mart 2024 mahalli seçimlerini 31 Mart (13 Nisan) 1909'daki ayaklanmaya benzetti.
Bir defa oradaki 31 Mart Rumi takvimle 31 Mart'tır yani miladi takvimle 13 Nisan'dır!
İkincisi gerici diye tesmiye ettiği Avcı Taburları İstanbul yönetiminin taburlarıdır.
Harekat Ordusu da İstanbul'da yönetime el koymuştur.
Bu benzetmenin anlamı İstanbul'da yönetim tıpkı 13 Nisan'daki gibi değişecek demektir!
Livaneli bu benzetmeyle güya İmamoğlu'na destek veriyor!
Oysa bu benzetme İmamoğlu'nun seçimi kaybedeceği anlamına gelir! Çünkü İmamoğlu şu anda İBB başkanıdır!!!
Yani kaş yapayım derken göz çıkarmıştır!
Üçüncü ayıbı da, o dönemde İstanbul yönetimi silah zoruyla alınmıştır ki o kesimin askeri darbeleri onaylamasının bir tezahürüdür!
Yazıklar olsun!
O cenahın ağzı laf yapanları işte böyle deli saçması sözler ederek siyaset yaptıklarını zannediyorlar.
İzmir başkanı Tunç Soyer de, 'İzmirliler, demokrasiye, laikliğe, özgürlüğe bağımsızlığa oy verirler.' demedi mi?
Bunlar kendilerini hâlâ tek parti döneminde zannediyorlar!
Kendilerini hâlâ memleketin sahibi görüyorlar!
Kendilerini herkesten akıllı ve çağdaş zannediyorlar!
Oysa o dönem geçti. Artık çok partili dönemdeyiz ve CHP'nin değil milletin dediği oluyor!
Memleketin sahibi de artık onlar değil bu aziz millet.
Millet memleketine sahip çıktı ve değerlerine karşı savaş açan pozitivist Batıcı zihniyete geçit vermedi/vermiyor!
Çağdaşlığı alkol almakla ve batılı kadın kıyafetiyle eş değer gören bu cenaha, milletin seçtiği yöneticiler, bu ülkenin kendi yerli arabasını, uçağını, gemisini, silahını ve TEKNOFEST'ini yaparak çağdaşlığın ne olduğunu gösteren çok anlamlı cevaplar veriyorlar.
Ancak onların kulakları var duymuyorlar, gözleri var görmüyorlar kalpleri var hissetmiyorlar, beyinleri var anlamıyorlar!
Onlar anlamasa da millet çok iyi anlıyor ve çok isabetli tercihlerde bulunuyor, 31 Mart'ta da kararı yine millet verecek!
Sağlar, Yanardağ, Soyer, Livaneli ve benzerleri ne kadar boş konuştuklarını ne kadar saçmaladıklarını inşallah görürler de derin uykularından uyanırlar!
'Allah akıl versin!'