Uluslararası literatürdeki adıyla ‘PKK terör örgütü’nün “Öcalan’ın çağrısını talimat kabul ettik, Türkiye’de eylemi durduruyor ve güçlerimizi geri çekiyoruz” açıklamasıyla birlikte artık ‘PKK terörü bitti’ diyebiliriz. Elbette Türkiye gibi bölgesinin en kilit noktasında bulunan ve etkinliğini giderek arttıran iddialı bir ülke ‘terörsüz’ bırakılmayacak kadar önemlidir! Ancak PKK terörü bitti.
Kandil’in açıklamaları Ankara’dan nasıl okundu?
1- Örgüt, Öcalan’ın çekilme çağrısını ‘talimat’ olarak aldı ve ‘gereğini tereddütsüz yerine getireceğini’ ilan etti. Bu ifade, BDP’lilerin Öcalan’ın mektubunun ‘talimat değil, öneri’ olduğu iddiasını da, örgütü bir ‘demokratik kurum’ gibi gösterme çabasını da gömüyor.
2- Silahlı militanlar, ‘hiçbir çatışmaya mahal vermeyecek şekilde, öteden beri kullandığı güzergâhlardan’ çekilecek. Bu da, ‘teröristler geçerken asker seyredecek mi’ ve ‘asker, teröristle karşılaşırsa sırtını mı dönecek’ tartışmalarını bitiriyor. Seyretmeyecek, çünkü karşılaşmayacak; gelirken de karşılaşmamıştı!
3- Devam eden hazırlıklar temelinde geri çekilme 8 Mayıs 2013 tarihinde başlayacak ve kademeli gruplar halinde en kısa sürede tamamlanacak. Buradan çekilme şekli ve takviminin çıkarıldığı anlaşılıyor; ‘çekilirken şov yapılmayacağı’ garantisi veriliyor.
4- Militanların Kuzey Irak’a çekileceğinin açıklanması ‘PKK Suriye’ye yerleşecek’ iddiasını ortadan kaldırdı.
5- Örgüt, başta Barzani yönetimi olmak üzere ‘ilgili güçlerden’ Kuzey Irak’a çekilecek militanların ‘resmi varlığına’ anlayış göstermelerini bekliyor. ‘İlgili güçler’ ifadesi Irak ve ABD’yi işaret ediyor. ‘Resmi varlığımız’ ifadesi de ‘tanınma’ isteğini yansıtıyor. Ancak aynı zamanda, Barzani, Irak ve ABD’nin istemediği bir girişimde bulunmalarının; yani eylem için tekrar Türkiye’ye girmeyeceklerinin garantisi sayılabilir.
6- Çekilme sırasında ‘güvenlik güçlerinin çatışmaya neden olabilecek girişimde bulunmaması’ isteniyor. ‘Şart’ gibi görünen bu isteğin karşılığı yok. Zira devletin kendi başlattığı süreci baltalamayacağını, ‘terörist saldırı yoksa operasyon da olmaz’ diye açıklamıştı. Ancak bu ifade, ‘iki taraftan da engel olabilecek hatalar’ ifadesiyle birlikte değerlendirildiğinde, devletin ‘çözüm’, örgütün ‘çekilme’ iradesine karşı ‘içeriden’gelebilecek sabotajlara yönelik bir uyarı.
7- Örgüt çekilmenin bağımsız heyetlerce izlenmesini ve her iki taraftan da engel olabilecek hatalı yanları tespit etmesini istiyor. Bu izleme ‘gayrıresmi’ olarak yapılacak.
8- Örgüt ‘devletin yapması gerekenler’ hanesine “demokratikleşme, Kürt sorununun çözümü, tüm kimlik, inanç ve mezheplerin hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak yeni anayasa; koruculuk ve özel timin kaldırılması, demokratik sivil toplum ortamı sağlanması” diye yazdı. Bu liste zaten, son on yıldır ve ‘PKK’ya rağmen’ yürütülen demokratikleşme sürecini anlatıyor. Kandil’in malumu ilan etmesi, kendini ‘özgürlük hareketi’ saydırma gayretinin bir parçası.
9- Örgüt, ‘silahlı yapıyıfeshetme’ şartı olarak ‘Apo dahil herkesin özgürleşmesi’ni saydı. Burada ‘herkes’in bir anlamı yok; kasıt sadece Öcalan’ın serbest kalması. Ancak bunun ancak bir ‘temenni’ olduğunu Kandil de biliyor olmalı ki, laf kalabalığı içinde ifade etti.
10- Örgüt, Kürt coğrafyasında bir ‘demokratikleşme’ perspektifi çiziyor ve Kürt sorununun çözümü için ‘emperyalist ülkelerden’, ABD, AB ve Rusya’dan destek istiyor. Bu da, özgürlük hareketi kimliği kazanmaya yönelik gayretin bir parçası.
Sonuç olarak; ‘PKK’ya ne verildi de böyle kolay çekiliyor’ sorusunun cevabı: Türkiye demokratikleştikçe terörün bahaneleri ortadan kalktı; terör örgütü de bir nevi ‘baldıran zehiri’ içti ve ‘biz de zaten demokratikleşme istiyorduk’ diyerek geri çekildi. Türkiye, silahın çatışmayı sürekli kılan ‘sert gücü’ ile birlikte demokrasinin sivil siyasete ikna edici yumuşak gücünü kullandı.