Seçim, ilk çağlardan beri uygulanan bir temsilci belirleme yöntemi olsa da, modern dönemde 17. yüzyıldan itibaren siyasi sistemin bir mekanizması haline geldi. Ülkemizde ise ilk siyasi seçimler 19. yüzyılda gerçekleştirildi.
Seçimlerin ilk şeklinde kadınların, vergi ödemeyenlerin ve kölelerin oy hakları yoktu. Herkesin doğuştan eksiksiz olarak vatandaşlık haklarıyla, dolayısıyla seçme ve seçilme haklarıyla doğduğu düşüncesi 20. yüzyılda genel kabul görmüştür.
Ülkemizde ise Osmanlı döneminde seçimler yapılmışsa da bu seçimlerin önemli eksikleri vardır. İttihat Terakki döneminin ‘Sopalı Seçim’i bunlardan biridir. Şubat 1912’de yapılan meclis seçimlerine şiddet ve yolsuzluk iddiaları damgasını vurmuş, İttihat ve Terakki şaibeli seçimlerde hemen hemen her yerde seçimleri kazanmış, bu seçimlere de Sopalı Seçim adı verilmiştir.
***
İşgal ve İstiklal Savaşı dönemlerinde bile Türkiye, seçimlerden vazgeçmedi. Ancak Türkiye’nin seçim karnesi Cumhuriyet döneminde de ideal olmaktan uzaktı. Özellikle tek partili yıllar boyunca sandık, güçlü olanı meşrulaştırma aracı olarak kullanıldı. Listeler liderlerce belirlendi, oylamalar büyük oranda göstermelik kaldı.
Örneğin 1946 Genel Seçimleri’nde seçimlerin temel ilkesi sayılan gizli oy-açık tasnif kuralı tam tersi bir şekilde uygulandı. Yani, insanlar oylarını herkesin görebileceği şekilde kullanmak zorunda kaldılar, sayım ise gizli bir şekilde yapıldı. O dönemde iktidardaki parti aleyhine ciddi bir memnuniyetsizlik olmasına rağmen, seçimler milletvekillerinin % 80’inden fazlasını iktidarın almasıyla sonuçlandı.
Türkiye’de yapılan ilk serbest seçimde ise muhalefetteki Demokrat Parti ezici bir çoğunlukla iktidara geldi ve 10 yıl boyunca yapılan tüm seçimleri kazanmasını bildi.
Sandık sonuçları kendisini ülkesinin kurucu unsurları sayan kişi ve kurumları rahatsız etti ve Ordu, 27 Mayıs 1960’da sandığın karşısına dengeleyici bir güç olarak çıktı. Bundan sonraki yıllarda Türkiye çok seçim yaptı, ancak sivil ve askeri bürokrasi sandıktan çok güçlü ve uzun süreli iktidarların çıkmasına olabildiğince mani oldu.
***
1950’den bu yana Türkiye
17 defa genel seçim yapmış
. Çeşitli nedenlerle yapılan halk oylamalarının sayısı ise 5. Yerel seçim sayısı 12, bugün yapılacak olan seçimler 13. yerel seçim olacak. Başka bir deyişle 1,8 yılda bir mutlaka sandık başına gidiyoruz.
Seçim sonuçlarından memnun olmayan müesses nizam ve mensupları seçimleri genelde önemsiz göstermeye çalışırken, onların karşısında yer alan ve halk desteğinden güç almaya gayret eden gruplar sandığa abartılı derecede sahip çıktılar, bazen seçimleri demokrasinin her şeyi sandılar.
Elbette seçimsiz demokrasi olmaz. Sandık demokrasinin temelidir, ancak tamamı değildir. Sandık için demokrasinin ilk basamağı demek de doğrudur. Hele hele medeniyetin geldiği son aşama dikkate alındığında seçimleri tek başına demokrasinin ölçütü sayabilmek imkânsızdır. ‘İleri demokrasi’, ‘liberal demokrasi’ veya ‘kapsayıcı demokrasi’lerde çoğunluğu aşan ve tüm toplumu kavrayan yeni anlayışlar geliştirilmiştir.
Son olarak, seçimlerde alınan oy kadar alınamayan oyların, seçilmiş olana karşı tavrının da çok önemli olduğunu belirtmeliyiz. Buna bir yazımızda ‘muhalefet sertliği’ demiştik. Eğer bu sertlik oranı kabul edilebilirin çok üzerinde olur ise ülkeyi idare etmek için alınan oylar yetersiz kalır ve hükümet edilemez bir durum ortaya çıkar.
Son söz olarak, seçimler demokrasilerin bayramı gibidir. Umarım bugün hepinize gerçekten bayram olur...