Haber dün sadece Hürriyet’te yayınlandı.Başlık şu idi: “Özerklik ilanı ile sonuç elde edilemez.”
Söz Selahattin Demirtaş’a aitti. Berlin’de konuşmuştu. “Şiddeti reddediyoruz” diyordu. “Hendek savaşları kamu güvenliğini tehdit etti ve şiddeti tırmandırdı. Fakat bunları diyalogla çözmek gerekir. Tankla, topla, tüfekle değil” diyordu.
İfadeler, açıkça terör örgütünü suçlayıcı mahiyette değildi. “Kamu güvenliği”nin tehdit edildiğini ifade ederek, bir yerde Başbakan Davutoğlu’nun operasyonların gerekçesi bağlamında “kamu düzeni” hassasiyetine işaret ediyor gibi görünüyordu ama “tehdit”in kimden geldiği konusunda net değildi. “Şiddet tırmandı” dendiğinde, “Hendek savaşları” dendiğinde laf ortada kalıyordu.
Buna rağmen, Demirtaş’ın bu ikircikli dili kullanmakta mazur olduğunu söylemek mümkün. Hendekle ve özerklik ilanı ile hendeğin - barikatın arkasına konulan silah ve bomba ile sonuç alınsa buna itirazı olur muydu, sanmam ama şu anda hendek-barikat-özerklik ilanı politikasının halk nazarında HDP’yi çamura saplaması karşısında böylesi bir şerh düşmesi bile anlam taşıyor.
Gelinen noktada Demirtaş’ın örgüt vesayeti karşısında “siyaset yapabilme ortamı” aradığı açık.
Açıkça “özerklik politikası yanlış” diyemiyor.
Açıkça “PKK terörünü yanlış buluyoruz” diyemiyor.
Açıkça “Hendek-barikat çılgınlıktır” diyemiyor.
Neden?
Çünkü terör örgütünün oluşturduğu vesayet ortamı en çok onları boğuyor.
Yukarda söylediğim gibi terörle sonuç alınsa “Yan canibime koy” diyecekler. Ama çamura saplandı terör politikası. Binlerce Kürt genci kurban verildi ve elde avuçta bir şey yok.
HDP, bu hendek - barikat - özerklik politikasını tartışmış mıydı, o karar verilirken kendisi ile “müzakere” edilmiş miydi, “Biz böyle bir hareketi başlatacağız, ne diyorsunuz?” diye sorulmuş muydu?
Hiçbirinin olduğunu sanmıyorum.
Peki HDP’nin böyle bir eylemden soyutlanamayacağı belli değil miydi?
PKK bu eylemi başlatacak ve HDP bundan hiç etkilenmeyecek, denebilir miydi?
HDP bundan etkilenecekse, böyle bir eylem kararı verilirken azıcık kanaati alınmalı değil miydi?
Ne oldu?
Kandil ya da KCK karar verdi, HDP’ye de ona boyun eğmek düştü.
Asıl silah vesayeti bu değil mi?
Türkiye’de potansiyel askeri vesayet varken, herkes bunu, hukukla sınırlama cesaretini gösterebiliyordu. Netice alınmadığı ve askeri vesayetin fiili hale geldiği de oluyordu ama, o askerler bile, bir an önce gitme vaadiyle devreye giriyorlardı.
PKK’nın hukuku yok.
HDP’nin PKK tehdidi altında politika yaptığı biliniyor. HDP’ye yönelik herhangi bir eleştiri durumunda “Ne yapsınlar, PKK’ya rağmen bir şey yapamazlar” gerekçesi ortaya konuyor.
Acaba bu durumdan rahatsız mı HDP’nin mensupları? Yoksa “PKK’nın siyasi uzantısı olmak”, onların kendilerine misyon olarak belirledikleri şey mi?
Demirtaş’ın, satır aralarında söylemeye çalıştığı şey, eğer bir rahatsızlığın yansıması ise o zaman şu anda güvenlik güçlerinin terörü tasfiye noktasında yaptıklarına teşekkür etmeleri gerekir.
Şu anda bölgede HDP dışındaki tüm siyasi eğilimler ve halk, terörün tasfiyesini canı gönülde istiyor. Çünkü PKK vesayetinin, nasıl nefes aldırmadığını - aldırmayacağını görüyor.
PKK vesayeti bir süre HDP’ye yaramış gözüküyor ama orada da tehlike çanları çalmaya başladı ve HDP, PKK ile birlikte yürümenin, siyaseti de batağa sürükleyeceğini çok net hissediyor.
HDP’nin şu anda kendisine bile itiraf ediyor olmasa dahi, PKK vesayetini ortadan kaldırma adına, terörü kazıyan güvenlik güçlerine şükran duyduğunu tahmin edebiliriz.
Devlet uğraştı, didindi, çözüm süreci ile dağdakileri anne-babalarına canlı olarak teslim etmeye çalıştı. PKK çılgınlaşmasa bu da başarılacaktı ve o zaman bütün Kürt halkı bayram edecekti. HDP akıllı olsa, biraz da cesaretli, çok daha net olur ve PKK’ya “Teslim ol, Kürt çocukları daha fazla ölmesin” diye seslenir. Ne dersiniz buna cesaret edebilir mi?