Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şike sürecini kendine özgü hak ve hukuk ihlalleri ile yöneten, aldığı, almadığı veya aldırdığı kararlarla dünya spor tarihinin kara sayfalarında yer alan Demirören ilginç bir karakter. Son günlerde sesi çıkmayan Demirören birilerinden akıl almışa benziyor. Akıl aldığı iletişimcinin de işi bilen biri olduğu belli. T.C. mahkemelerinin şikeyi tescil etmesinin ardından hiçbir medya kuruluşuna demeç vermemesi ve polemiğe girmemesi bilinçli bir tutum. Tesadüfen de olsa doğruyu bulamayacak karatta bir yönetici olan Demirören’in şike olayını unutturmaya çalışmasının yeni argümanı işte bu suskunluk stratejisinde yatıyor. Yoksa Hıncal Uluç’un “30 milyon Euro’ya UEFA ile şike işini bağlamışlar” ifadesine cevap vermemesi açıklanabilir bir durum değil. Tarihin yargılayıp hak ettiği yere fırlatacağından emin olduğumuz bir zihniyetin gelecek nesillerimizin ahlâk ve adalet anlayışını daha fazla zedelemeden istifa etmesini beklemek hepimizin hakkıdır. UEFA’yı bağladım diye sevineduran kafalar FIFA’nın olaya el koyması ile kara kara düşünmeye başladılar.
Yönetilen bir sürecin gereğinden midir bilinmez ama Demirören’den epeydir ses çıkmıyordu ve biz de epeyce endişelenmiştik. Çok şükür ki dün ortaya çıktı da iyi olduğundan emin olduk. Nerede mi ortaya çıktı? Hemen söyleyelim. Aziz Yıldırım’ın hapisten çıkar çıkmaz yaptığı gibi; şike olayları nedeni ile en çok suçladığı GS Kulübü’nün hatırlı bir taraftarının ve üyesinin ziyaretinde. Yıldırım gibi o da “Ağar Ağar” cezaevinin yolunu tuttu. Aman dikkat, alışkanlık yapmasın!..
‘Havuz’ değil ‘Hamam’ olacaktı sanırım
Aldığı hapis cezasına rağmen salıverilen Aziz Yıldırım ile ilgili bir husus epeydir dikkatimi çekiyordu. Öyle destursuz ve frensiz konuşması ile bilinen Aziz Yıldırım hapisten çıktıktan sonra konuşmalarını eline tutuşturulan kağıt parçasından yapıyor. İlk kez Dünya FB’liler Gününde kağıttan okudu konuşmasını, ardından Yüksek Divan Kurulu Olağan Toplantısı’nda kürsüye çıktığında konuşmasını yine yazılı metinden okudu. Hapis adama epeyce şey öğretir derler ya Aziz Yıldırım’a da kağıttan okumayı öğretmiş anlaşılan. Hiç yoktan iyidir.
Ha bir de şu Aziz Başkan’ın “Temizlenene kadar havuzdan çıkıyoruz” sözü var. Gerçi iki gün sonra FB’de aklı selim devreye girerek “Aslında Başkan onu değil şunu demek istemişti” denildi ama Aziz Bey bu açıklama ile gündem değiştirme işinde epeyce başarılı olacağını da göstermiş oldu. Bizim aklımıza ise temizlenme işinin havuzda mı yoksa Şengül Hamamı’nda mı olacağı sorusu kaldı. Bir de “Külupler Birliği bir açıklama yaparak bizim temiz olduğumuzu beyan etsinler” diye emretmişti ya Aziz Başkan. Onu diyordum işte! Tapelerdeki kayıtlarda Kulüpler Birliği üyelerine “Köpekler” diye hitap etmişti de İlhan Cavcav başta olmak üzere hiç birinden ses çıkmamıştı.
Bakalım hakarete ses çıkarmayanlar emre itaat edecek mi?
Olimpiyat halkası neye benzer
Onlarca yıldır bir hayalin peşinde koşuyor Türkiye. Sportif veya kültürel onlarca organizasyona ev sahipliği yapan ülkemiz tesis ve teknik alt yapı bakımından bu organizasyonların altından başarıyla kalkıyor ama sportif organizasyonlarda her şey tesis ve teknik alt yapıdan ibaret değil. Bu organizasyonları alan her ülkenin aynı zamanda yetişmiş nitelikli sporcu sayısının da oldukça fazla olduğunu görüyoruz. Sporun okullar aracılığı ile tabana yayılması, yetenekli sporcuların çok erken yaşlarda keşfedilmesi, onların doğru yönlendirilmesi, eğitimin spor ile birlikte yürümesinin önündeki engellerin aşılması, sporcuya gereken altyapı, antrenör ve maddi desteğin sağlanması işe bu işin olmazsa olmazlarıdır. Olimpiyatları almak için sadece futbola odaklanmış nesillerin bisiklet, yüksek atlama, masa tenisi ve badminton gibi sporları da sevmesi gerekiyor. Yoksa Londra’daki Olimpiyat oyunlarını Audi fabrikasının temel atma töreni zanneden bir nesilden Olimpiyat ruhu çıkarmak epeyce zor olacak. Ama umarız olacak...