Çok partili düzene geçtiğimizde rahmetli Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve diğer CHP'den ayrılan milletvekillerince Demokrat Parti kuruldu.
Anadolu'da halk Demokrat kelimesini söylemekte güçlük çekince, onun yerine partiye Demirkırat adını verdi. Gelecek yıllarda rahmetli Süleyman Demirel, kurduğu Adalet Partisi'nin, Demokrat Parti'nin devamı olduğunu vurgulamak için partinin amblemini bir kırat olarak sundu dosta düşmana. Adalet Partisi yani KIRAT, Demokrat Parti'nin yani Demirkırat'ın devamıydı!
CHP tam bir tek adam partisiydi. Girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen İnönü Genel Başkanlık koltuğundan kıpırdamıyordu.
İsmet İnönü'nün partinin başına nasıl geldiği belliydi. Atatürk'ün en yakını ve silah arkadaşıydı. Doğal olarak da partinin genel başkanı olacaktı. Kimse İnönü'ye itiraz etmedi; etmek aklının ucundan bile geçmedi.
Tâ ki Bülent Ecevit gelinceye kadar.
Ecevit, önce partinin genel sekreteri oldu.
Ancak, kısa sürede CHP'deki "gidişin gidiş olmadığına karar verdi."
Ve kalktı bir yüz yıllık İnönü'ye isyan bayrağını açtı.
İnönü aday göstermemesine karşın Ecevit Kurultay'da Genel Sekreter seçildi.
BÖYLECE KURULTAY İNÖNÜ'YE, KİBARCA GÜLE GÜLE DİYORDU:
Ve ilk yapılan seçimlerde Ecevit'in CHP'si birinci parti oldu...
Rahmetli Necmeddin Erbakan'la koalisyon hükümeti kurdu.
Ardından Birinci Kıbrıs Çıkartması yapıldı... Falan falan...
Kılıçdaroğlu Kemal Bey de bir gece ansızın CHP'nin başına bağdaş kurdu.
Bırakın seçim kazanmayı, parti her fırsatta nal topladı.
Bugün CHP eski gücünden ve saygınlığından çok şey yitirdi. Kalkıp beş partiyle birlikte ittifaklar kuruyor ama gene de seçim kazanamıyor... Bu gidişle kazanacağı da yok. Yapacağı tek şey Kılıçdaroğlu'ndan bir an önce kurtulmak olmalı... Yoksa daha nice yıllar muhalefette panikleyecek...