Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 10 yıl önce 35 yaşında başladığı siyasette, Dışişleri Bakanlığı, AB Başmüzakereciliği ve ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı gibi çok önemli görevleri en kritik zamanlarda üstlendi. Irak savaşı, AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılması, Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi girişimi, 2001 krizinden çıkış, 2008 krizini ‘teğet geçirmek’ ve halen devam eden küresel finans krizinden korunma süreci... Bu süreçler siyasi, diplomatik ve ekonomik liderliğin önemli olduğu süreçlerdi. Başarıyla yürütüldü, yürütülüyor.
Hollanda ile diplomatik ilişkilerin 400. Yılı nedeniyle gittiğimiz başkent Rotterdam’dan dönerken, hem bu süreçleri hem de AK Parti’nin ‘üç dönem’ sınırlamasına giren 70 isimden biri olmasını konuştuk.
Yaşı ve üstlendiği görevler nedeniyle siyasi çevrelerde de, kamuoyunda da ‘bırakması istenmeyen’ isimlerin başında geliyor Babacan. Ancak aynı şekilde, ‘bırakacağım’ sözü en samimi bulunan da o.
“Özel sektöre, ailemin işlerine geri döneceğim. Babam ‘yaşlandım, gel artık’ diye ısrar ediyor” diye başladı söze ve ekledi:
“Başlarken, bir dönem milletvekilliği yaparım diye düşünmüştüm. Bakan olduğumu da televizyondan öğrendim. Ama işi tadında bırakmak lazım. Gözlemlerim, siyasetin çok uzayınca iyiye gitmediğini gösteriyor. Siyasette amatör ruh çok önemli. Profesyonelleştikçe birşeyler kayboluyor. Siyasette ‘bırakabilme’ kültürü yerleşmeli artık. Demirel, Ecevit, Erbakan bırakabilseydi bugün Türkiye çok daha farklı olurdu.”
Babacan, geçen 10 yıldan ‘kâr’ hanesine ne yazacağını da şöyle özetledi: “İleride çocuklarıma, torunlarıma, ‘hayatımın bir döneminde Türkiye’de güzel şeyler oldu. Onda da ufak bir katkım oldu’ diyebilmek...”
Uluslararası kuruluşların başkanlığı için adı geçmişti Babacan’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için de... İki soruya da açık cevap verdi Babacan: “Hiç böyle planlarım yok. Ankara söylentileriyle ilgili olarak da, Başkan Melih Gökçek ile havaalanında karşılaştığımızda, ‘Böyle haberler uyduruyorlar, nereden çıkıyorsa bilmiyorum’ dedim.”
Babacan, “Ya Başbakan ısrar ederse” sorusuna ise gülümseyerek, “Sayın başbakanımız bu tip konuları son ana kadar konuşmaz” cevabını verdi.
Bakan Babacan’ı bulmuşken, AB sürecini ve yasa değişikliği nedeniyle Sayıştay raporlarının Meclis’te ele alınmaması tartışmasını da sorduk. Özetle anlattı:
“2013 AB için fırsat olabilir. Fransa’da yeni bir yönetim, (Cumhurbaşkanı François Hollande), Türkiye’de de hazırlık varken. Siyasi engelleri kaldırırlarsa 7-8 başlıkta müzakere açılabilir. Ekonomi ve parasal politikalar muhtemelen ilk açılacak fasıl olacak. Biz onlardan daha iyi durumdayız.”
“Sayıştay Yasası’nın ruhu, Sayıştay’ın hukuki denetim yapacağı, ‘yerindelik denetimi yapamayacağı’na dayanıyordu. Ancak yine de bazı kurumlarla ilgili ‘şunu niye yaptın, şöyle yapsaydın daha iyi olurdu’ gibi yerindelik denetimi anlamına gelen raporlar çıktı. Biz son değişiklikle, bunun altını çizdik. Bu nedenle bazı raporların yeniden yazılması gerekti, yetiştiremediler. Ancak bu, raporların çöpe gittiği anlamına gelmez. Önümüzdeki yıl iki rapor birden gelir. Hiçbir şey denetimsiz kalmaz.”
Başkan Topbaş’a İstanbul övgüsü
Hollanda’daki kutlamaların bir diğer konuğu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’tı. Dünya Belediyeler Birliği Başkanı olarak Hollanda Prensesi Maxima, Rotterdam ve Amsterdam belediye başkanlarıyla görüşen Topbaş, İstanbul’a yönelik övgüleri duymaktan mutluydu. Sohbetin son sözünü Amsterdam Belediye Başkanı Van der Laan söyledi; “İstanbullular, dünyayı çok iyi tanıyan çalışkan bir başkanları olduğu için çok şanslılar. Bence sizi üçüncü defa seçerler.”